BAKTERİ VE ARKELER
- İlk sınıflandırma çalışmaları eski Yunanlılar zamanında başlamıştır.
- Aristo (MÖ 384-322) canlıları bitkiler ve hayvanlar olarak sınıflandırmıştır.
- Aristo hayvanları yaşam ortamlarına göre de karada yaşayanlar, suda yaşayanlar ve havada yaşayanlar olmak üzere üç gruba ayırmıştır.
- Canlıların dış görünüşlerine ve yaşadıkları yere bakılarak yapılan sınıflandırmaya yapay (ampirik) sınıflandırma veya suni sınıflandırma denir.
- Aristo döneminde yapılan sınıflandırma yapay sınıflandırmadır. Bu tür sınıflandırma günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir.
- Dayandığı temel analog (görevdeş) organlar ve şekil benzerliğidir.
- Analog organ (görevdeş organ): Kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlara denir.
- Canlıların köken (orjin) benzerliklerine, akrabalık derecelerine, sahip oldukları homolog yapılarına bakılarak yapılan sınıflandırmaya denir.
- İlk doğal sınıflandırmayı yapan bilim insanı John Ray (Con Rey) dir.
Doğal sınıflandırmada temel alınan kriterler
- Kökenleri (orjin) aynı, görevleri farklı veya aynı olabilen organlardır.
- Böyle organlara yapıdaş (kökendeş) organlar da denir.
- İnsanın kolu, balinanın yüzgeci ve kuşun kanadı homolog organa örnek verilebilir.
- Üçü de aynı kemiklere sahip olmasına rağmen insanın kolu tutmaya, balinanın yüzgeci yüzmeye, kuşun kanadı uçmaya yarar.
Yapay (ampirik)
sınıflandırma |
Doğal (filogenetik)
sınıflandırma |
Canlıların dış görünüşlerine ve
yaşadıkları yere bakılarak yapılmıştır. |
Canlıların tüm özellikleri (anatomik,
fizyolojik, morfolojik, genetik, embriyolojik) dikkate alınarak yapılır. |
Analog organlar dikkate alınır. |
Homolog organlar dikkate alınır. |
Nitel gözlem yapılır |
Hem nitel hem de nicel gözlem yapılır. |
Canlı türleri adlandırılmamıştır. |
İki kelimeden oluşan tür ismi
kullanılarak adlandırılmıştır. |
Evrensel dil kullanılmamıştır. |
Evrensel dil (latince) kullanılmıştır. |
Günümüzde geçersizdir. |
Günümüzde geçerlidir. |
Radyal Simetri: Merkezden geçen bir çok düzlem vücudu çok sayıda eşit parçaya böler.
Bilateral Simetri:Merkezden geçen bir düzlem vücudu iki eşit parçaya böler.
Işınsal Simetri: Merkezden rastgele geçen düzlemlerle canlı iki eş parçaya bölünebilmesidir. Küre şekilli canlılarda görülür.
|
- Tür kavramı ilk defa John Ray açıklamış ve kullanmış, Carl Linne tarafından tanımlanmıştır.
- At ile eşek birbiriyle çiftleşmesine rağmen yavruları olan katır kısır olduğundan farklı tür olarak alınır. Ayrıca katır tür olmadığından dolayı sistematikte yeri yoktur.
- Aynı türden canlıların kromozom sayıları, yaşama ortamları, boşaltım ürünleri, embriyonik gelişimleri aynıdır.Protein yapıları ise bir başka canlıya göre birbirine daha çok benzer.
- Genellikle aynı türün kromozom sayıları aynıdır. Ama kromozom sayısı aynı olan iki canlı aynı türden olmayabilir.
- Türler ikili adlandırma yöntemi (binominal adlandırma) ile adlandırılırlar.
- Bu ikili adlandırmada ilk ad türün ait olduğu cinsi ifade eder ve ilk harfi büyük yazılır.
- Bizim kullandığımız soy isimlerimize karşılık gelir. Bunun için ilk kelime yani cins isimi aynı olan canlılar akraba kabul edilir. Dolaysı ile benzer özellikleri de fazladır.
- İkinci ad tanımlayıcı ad olarak kullanılır ve küçük harfle yazılır. Bizim özel isimlerimize karşılık gelir. Aynı olması akraba olduğunu göstermez. İkisi birlikte tür adını oluşturur. Tür ve cins adları yazılırken eğik (italik) yazı karakteri kullanılır.
BİR
UYGULAMA
|
||||
Farklı canlı
türünden,
P ve R aynı sınıfta
R ile S aynı takımda
S ve T aynı ailede
T ve V aynı cinste bulunmaktadır.
Buna göre
hangisi yanlıştır?
A) P ve T aynı
sınıftadır. B) V ve S aynı ailededir. C) T ve R aynı
takımdadır.
D) S ve T aynı
sınıftadır. E) R ve V aynı ailededir.
Çözümünü adım adım
yapalım: İki farklı birey basamakların birinde birlikte bulunuyorlarsa, üst
basamakları kesinlikle aynıdır. Bu kritere göre verilen canlıları basamaklarına yerleştirelim.
Son
duruma göre seçenekler:. E seçeneğinde, R ve V aynı ailededir
deniliyor. Son tabloya bakıldığında Aile basamağında R ve V nin birlikte bulunmadığı görülür. Diğer seçenekler doğrudur. Cevap: E
|
- Hayvan türlerinde embriyonun ilk evrelerinde önce şube özellikleri, en son ise tür özellikleri ortaya çıkar.
- Hayvanların beslenme şekli takım özelliklerinin belirlenmesinde kullanılır.
CANLI
ALEMLERİ VE ÖZELLİKLERİ
1.BAKTERİLER
- Prokaryot hücre yapısına sahip tek hücreli organizmalardır.
- Prokaryot hücreli olduklarına göre ribozom dışında organelleri yoktur. Bakterilerin ribozomları ökaryotlara göre hem büyüklük hem protein komformasyonu bakımından farklılık gösterir.
- Çoğu bakterilerin hücre duvarında polisakkaritlerin, amino asitlerle çapraz bağlanarak oluşturduğu peptidoglikan bulunur.
- Bazı bakterilerde hücre duvarının dışında polisakkaritten oluşmuş koruyucu bir kapsül bulunabilir.
- Bakterilerde karbonhidratlar glikojen şeklinde depo edilir.
- Fotosentez yapan türlerinde kloroplast değil, klorofil bulunur.
- Bazı bakterinin yapısında bulunan kamçılar aktif hareket etmeyi sağlar. Ökaryotların kamçıları tübülin proteininden, prokaryotlarınki ise flagellin proteininden oluşmuştur.
- Bazı bakterilerin yüzeylere ve birbirlerine tutunmak için pilus denilen kısa uzantıları vardır. Piluslar aynı zamanda iki bakteri arasında DNA aktarımında görev alır.
- Oksijenli solunum yapan türlerinde ökaryot hücrelerdeki mitokondrinin yaptığı görevi yapan zar kıvrımlarından oluşan mezozom vardır. ETS (Elektron Taşıma Sistemi) mezozomlarda bulunur.
- DNA halkasal yapıdadır. Çekirdek alanı (nükleoid) denilen bölgede bulunur
- DNA üzerinde protein kılıf yoktur..
- Bakterilerin kromozom durumu haploittir (n).
- Bazı bakterilerde bu DNA’nın dışında plazmit adı verilen yapılar da bulunmaktadır.
Örneğin bir bakterinin antibiyotiklere karşı direnç kazanması bu yapıların aktarımıyla sağlanır. Hemen hemen bilinen bütün plazmitler çift zincirli DNA taşırlar. Plazmitlerin çoğu halkasal olmakla birlikte, çok sayıda doğrusal plazmit olduğu da bilinmektedir.
- Bakterilerin canlılık için en önemli görevi madde döngüsünü sağlamaktır. Saprofit (çürükçül) canlıların ölü ve atıklarını parçalayarak yeniden döngüye katılmalarını sağlamaktır.
- Bakteriler koful oluşturamadığı için ekzositoz yapamazlar. Saprofit bakteriler, hücre dışına gönderecekleri enzimleri (proteinleri)translokaz adı verilen taşıyıcı proteinler yardımıyla taşırlar.
- Bazı bakteriler uygun olmayan ortam şartlarında hayatta kalabilmek için endospor oluşturur.
- Bakterilerde görülen endospor oluşumu üreme amaçlı değil olumsuz çevre koşullarına dayanabilmek içindir.
- Bakteriler uygun şartlarda yaklaşık 20 dakikada bir bölünerek sayısını 2, 4, 8, 16, 32 şeklinde geometrik dizi ile sayılarını arttırırlar. Ancak bu artış sınırsız değildir.
- Bakteriler eşeysiz üremeyle ve enine bölünerek çoğalır. Mitoz bölünme görülmez.
- Bu bölünmede ilk olarak DNA eşlenir. Hücre büyüklüğü ilk hâlinin iki katı olana kadar uzar.
- Daha sonra hücre zarı ve hücre duvarı orta kısımdan içeri doğru girinti oluşturur.
- Bu girinti hücre ortasında birleşerek hücreyi ikiye ayırır.
- Bu olaylar bakterilerin sayısal olarak artışına neden olmaz. Bundan dolayı hiç birisi çoğalma şekli değildir. Sadece bakterilerin çeşitlilik kazanması ile sonuçlanan olaylardır.
Bakterilerin Biyolojik ve Ekonomik Önemi İnsan sağlığı ile ilişkisi
Antibiyotik Kullanımı
2.ARKELER
- Prokaryot, bir hücreli canlılardır.
- Önceleri bakteriler içerisinde kabul edilen arkeler, günümüzde hücre zarlarındaki yağlar, hücre duvarlarını oluşturan yapı ve ribozomal RNA’larındaki genetik dizilimlerindeki farklılıklar gibi nedenlerle ayrı bir grup olarak sınıflandırılmıştır. Örneğin bazı arkelerde hücre duvarı bulunmazken, hücre duvarına sahip olanların yapısı da bakteri hücre duvarından farklılık gösterir.
- Arkelerin hücre duvarında peptidoglikan bulunmaz. Bunun yerine yine bol proteinden oluşan Sahte Peptidoglikan (pseudopeptidoglikan)bulunur.
- DNA’ları ökaryot hücrelerdeki gibi histon proteini bulundurur. (Bakteri DNA’sında histon proteini bulunmaz)
- Depo karbonhidratı glikojendir.
- Bakterilerde olduğu gibi bazılarında plazmidler bulunur.
- Arkelerde atmosferin serbest azotunu bağlayan ve atmosfere serbest azot verebilen (denitrifikasyon) örnekleri var ancak nitrifikasyon gerçekleştiren örnekleri yoktur.
- Bilinen arkelerin çoğu kemosentetikir. Saprofit ve parazit olanı yoktur.
- Arkeler, kaynayan jeotermal kaynaklardan yanardağ bacalarının etrafına, derin deniz termal çukurlarından, tuz göllerine, yüksek asit ve yüksek bazik özelliğe sahip sular ve topraklara kadar son derece zorlayıcı şartlarda (aşırı tuzluluk, yüksek sıcaklık, düşük pH vb. şartlar) yaşayabilen canlılardır.
- Aynı zamanda ılımlı koşullarda (ortalama tuzluluk, yüksek olmayan sıcaklık ve ortalama pH vb.) başka gruplar ile birlikte de yaşayabildikleri saptanmıştır.
- Arkeler âleminde yer alan türler; yaşadıkları ortamın ekstrem koşullarına göre altı grupta incelenir.
- Metabolik faaliyetleri sırasında metan gazı (CH4) oluşturdukları için bu şekilde adlandırılmıştır.
- Bu canlılar CO2’yi hidrojen ile birleştirip metan (CH4) gazı oluşturarak enerji elde ederler.
- Oksijensiz ortamlarda yaşamaya uyum sağladığı için metanojenler; çiftliklerdeki hayvan gübrelerinde, çöplüklerde, bataklıklarda, otçul hayvanların sindirim sisteminde, kirlenmiş sularda ve okyanusların dip kısımlarında yaşar.
- Metan gazı oluşturmaları arkelerin endüstriyel açıdan önemli canlılar hâline gelmesine yol açmıştır. Bu nedenle arkelerden günümüzde biyogaz üreten tesislerde faydalanılmaktadır.
- Diğer canlı türlerinin yaşama imkanı bulamadığı çok soğuk ortamlarda yaşar.
- Genetik özellikleri sayesinde -20°C’den daha düşük sıcaklıklara uyum sağlar.
- Soğuk seven arkeler de denir.
- Psikrofillerin enzimleri; peynirin olgunlaştırılmasında, süt ve deterjan endüstrisinde kullanılmaktadır.
- Aşırı sıcak ortamları seven arkelerdir.
- Termofiller; jeotermal kaynaklarda, yanardağ bacalarında, denizlerin dip kısımlarındaki termal alanlarda yaşayabilir ve 121°C’ye kadar olan yüksek sıcaklıklara uyum sağlayabilir.
- Termofilllerin enzimleri; tatlandırıcılar için glikoz ve fruktoz üretiminde, kağıt beyazlatmada, deterjan sanayinde ve genetik mühendisliğinde kullanılır.
- Aşırı tuzlu ortama uyum sağlamış arkelerdir.
- Tuz Gölü gibi yüksek tuzluluk oranına sahip ortamlarda yaşayabilirler.
- Günümüzde halofilarkelerin tuzluluğa dayanıklı olmasını sağlayan genlerinin gelişmiş bitkilere aktarılarak bunların da tuzadayanıklı hâle getirilmesi konusunda araştırmalar yapılmaktadır.
- Böylece tuzlu topraklarda yetiştirilen ekonomik bitkilerden yüksek verim alınması amaçlanmaktadır.
- Bu canlılar Kızıl Deniz, Tuz Gölü, yapay olarak oluşturulan tuz göllleri, tuzlanmış balık, et ve sucuk gibi gıdalarda gelişme gösterir. Bacteriorhodopsin ile ışık enerjisinden ATP (enerji) üretir. Ancak bu ATP ile besin üretilmez.
- Kuvvetli asidik ( pH< 3) ortamda canlılık faaliyetlerini sürdürebilen arkelerdir.
- Bu arkelerin enzimleri, kömürün yanması sonucu açığa çıkan kükürtlü bileşikleri azaltmak için kullanılır
- Kuvvetli bazik ortamlarda ( pH> 8) yaşayabilir.
- Alkalifillerin enzimleri deterjan endüsrisinde kullanılır.
ÜÇ DOMAİNİN (ÜST ALEM)
KARŞILAŞTIRILMASI |
|||
ÖZELLİKLER |
BAKTERİLER |
ARKELER |
ÖKARYOTLAR |
Çekirdek zarı |
Yok |
Yok |
Var |
Zarla çevrili organeller |
Yok |
Yok |
Var |
Hücre duvarında peptidoglikan |
Var |
Yok |
Yok |
Zar lipidleri |
Dallanmamış hidro
karbonlar |
Bazı dallanmış
hidrokarbonlar |
Dallanmamış hidrokarbonlar |
RNA polimeraz |
Bir tip |
Birkaç tip |
Birkaç tip |
Protein sentezi için başlatıcı aminoasit |
Formil methionin |
Methionin |
Methionin |
Streptomisin ve kloramfenikol
antibiyotiklerine tepki |
Üreme engellenir |
Üreme engellenmez |
Üreme engellenmez |
DNA’da histonlar |
Yok |
Bazı türlerde var |
Var |
Halkasal kromozomlar |
Var |
Var |
Yok |
100 0C
den yüksek sıcaklıklarda üreme |
Hayır |
Bazı türler |
Hayır |
Plazmit |
Var |
Var |
Nadir |
Azot bağlama |
Var |
Var |
Yok |
Denitrifikasyon |
Var |
Var |
Yok |
Metan oluşturma |
Yok |
Var |
Yok |
Klorofille fotosentez |
Var |
Yok |
Var |
Kemosentez |
Var |
Var |
Yok |
Genlerde intronlar |
Çok nadir |
Bazı genlerde var |
Çoğu gende var |
NOT: Genlerde
intronlar (DNAnın
okunmadan atlanan bu bölümüne intron adı verilir. Intronlar, mRNA ve protein
kodlamasına katılmazlar. Genlerin kodlamaya katılmayan bu bölümü, toplam
insan genomunun yaklaşık %97'lik bir kısmını oluşturur. Kodlanan kısımlara
ise ekson adı verilir.) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder