Bitkiler
bugün yaşayan yaklaşık 250.000 tür ile ifade edilir.
Bitkiler ile ilgili değinilecek konular:
Bitkisel
dokular
Bitkisel
organlar
Bitkide
beslenme
Bitkide
hormonlar
Bitkide
hareket
Çiçekli
Bitkilerin Yapısı:
Bitkisel
organlar iki sistemde organize olur.
Kök sistemi
Sürgün sistemi
BİTKİ YAPISI
BİTKİSEL SİSTEMLER
Kök
Sistemi
Sürgün
Sistemi
BİTKİSEL ORGANLAR
Vejetatif Organlar
Kök
Gövde
Yaprak
Generatif Organlar
Çiçek
Meyve
Tohum
BİTKİSEL DOKULAR
Meristem
Doku
Temel
Doku
İletim
Doku
Örtü
Doku
Kök Sistemi:
· Bitkiyi
toprağa bağlar
· Su
ve mineral alınmasını sağlar.
· Toprak
üstü organlardan gelen fotosentez ürünlerini depolar.
· Kurak
bölge bitkilerinde kök sistemi iyi gelişmiştir
Sürgün Sistemi:
· Gövde
, yaprak, çiçek gibi toprak yüzeyindeki kısımlarından oluşur.
· Bitkinin
fotosentez ve üreme işini yapan bölge.
Bitkinin
kök ve sürgün sistemlerini oluşturan organlar iki grupta toplanır.
Vejatatif organlar:
· Kök,
gövde ve yaprak gibi organlar
· Beslenme
ve büyüme
Generatif organlar:
· Çiçek,tohum,meyve
· Üreme
ile ilgili
BİTKİSEL DOKULAR:
Belirli görevi yapmak üzere bir araya gelmiş hücreler topluluğuna doku denir.
Bitkilerde bütün dokuların kaynağını bölünebilen farklılaşmamış ancak farklılaşabilme
özelliği olan meristem doku oluşturur.
Meristem bu özelliği ile diğer üç dokudan ayrılır.
Tek hücre olan zigot mitoz bölünmelerle bitkiyi oluşturur.
Bitkinin tüm hücrelerinin genetik yapısı aynıdır. Gelişme döneminde belli hücrelerde belli genler aktifliğini korur. Bazı genler aktifliğini kaybeder. Gruplaşırlar. Oluşan gruplara doku denir. Bu olaya dokulaşma = farklılaşma = özelleşme denir.
Bitkide tüm dokuların kökeni meristem dokudur.(Meristem kökeni embriyodur)
1. MERİSTEM (BÖLÜNÜR = SÜRGEN)
DOKU:
· Özelleşmemiş,
embriyonik kökenli hücrelerden oluşan doku.
· Sürekli
bölünebilir.
· Boyuna
ve enine büyümeyi sağlar.
· Meristem
hücrelerinin bölünmesiyle oluşan hücreler, büyüme noktalarından uzaklaştıkça
farklılaşarak
diğer dokuları oluşturur.
· Meristem
hücresi diğer doku hücrelerine göre boyut olarak küçüktür.
· İri
çekirdek
· Bol
sitoplazma
· Az
ve küçük koful taşır.
· İnce
çeperli
· Plastit
taşımaz
· Klorofil
geni bulundururlar, fakat gen aktif değil.
· Hücreler
arası boşluk yok
· Hormon
üretirler.
Meristem doku kökenine göre ikiye
ayrılır:
a. Birincil
(Primer) Meristem
b. İkincil
(Sekonder) Meristem
a.Birincil
(Primer) Meristem:
· Tüm bitkilerde bulunur.
· Embriyonik
dönemden yaşlı döneme kadar bölünme yeteneğini devam ettiren ilk dokudur.
· Uç
(Apikal) meristemin bölünmesiyle oluşan büyümedir.
· Kök,
gövde ve dalların uçlarında bulunan uç
(apikal)meristem bitkinin uzunlamasına büyümesini
sağlar.
· Kök,
gövde uç meristem hücreleri ince çeperlidir, zarar görebilir.
Büyüme bölgelerini korumak için
Gövde
uç meristemi koruyucu yapraklarla çevrili.(Tomurcuk denir)
Kök
ucunda kaliptra(kök yüksüğü) bulunur.
· Kök
ve gövde ucundaki uç meristemler, bölündüğünde üç embriyonik tabaka oluşturur.
Bu
tabakaların farklılaşması ile
Temel doku,
Örtü doku (epidermis),
İletim doku
Bilgi:
Meristem dokular fotosentez yapmaz
plastit bulundurmazlar.
Bilgi:
Kök ve gövde sınırsız büyüme,
Yaprak, çiçek, meyve, tohum sınırlı
büyüme
b. İkincil (Sekonder) Meristem:
· Bölünme
yeteneğini durdurmuş bazı temel doku hücrelerinin çeşitli iç ve dış faktörlerin
etkisi ile
yeniden
bölünme özelliği kazanması ile oluşur.(Genellikle odunsu bitkilerde)
· Kapalı
tohumluların çift çeneklilerinde ve açık tohumlu bitkilerde bulunur.
· Enine
büyümeyi sağlayan sekonder meristeme lateral (yanal) meristem denir.
· Dışa
doğru yaptığı kalınlaşmalarla enine büyüme sağlar.
· Hücreleri
kök ve gövdede halka şeklinde bulunur.
· Koruyucu
epidermis doku büyürken yırtılır.
· Kök
ve gövdede iki çeşit lateral meristem bulunur.
Vasküler (demet) kambiyum
Mantar kambiyum
· Vasküler
kambiyum iletim demetlerinin aralarında bulunur. İletim dokuya yeni hücreler
ekler. Bitkinin
iç
kısmından kalınlaşmayı sağlar.
Yırtılan
epidermis bölgesi, mantar kambiyumu tarafından oluşturulan mantar doku ile
doldurulur.
Odunsu
bitkilerde sekonder büyüme ile yaşlı kısımlar kalınlaşır ve sertleşir.
· Sekonder
meristem tarafından yaralanan kısımlar onarılır.
Bilgi:
Primer büyüme ve sekonder büyüme
arasındaki farklar:
Primer büyüme; tüm bitkilerde görülür.
Boyca uzamayı sağlar.
Sekonder büyüme; kapalı tohumlu çift
çenekli bitkilerin bazıları ve açık tohumlu bitkilerde var.
Tek çeneklilerde görülmez. Enine
kalınlaşma sağlar.
Bilgi:
Primer ksilem ve primer floemler ilk
dönemde oluşanlardır.
Sekonder ksilem ve sekonder floem
sonradan oluşanlardır
Sonbaharda oluşan küçük ve koyu
renklidir.
İlkbaharda oluşan büyük ve açık
renklidir.
Açık ve koyu halkaların toplamının ikiye
bölümü ağacın yaşını verir.
2. TEMEL DOKU:
· Sürgün
sistemi ve kök sisteminin dış kısmını örten koruyucu doku ile içeride kalan
iletim doku
arasındaki
kısımları doldurur.
· Bitki
vücudunun büyük bir kısmını kaplayan doku.
· Fotosentez
yapma, desteklik sağlama, madde depolama gibi işler yapar.
· Hücrelerinin
çeper yapısına göre üçe ayrılır.
1.Parankima
2.Kollenkima
3.Sklerankima
1.Parankima:
· Para:
Etrafı, Enchyma: Dökülmüş sözcüklerinden oluşmuş diğer dokuların etrafına
dökülmüş dolgu
dokusu
anlamındadır.
· Kök,
gövde , yaprak gibi hemen hemen her organda bulunur.
· Hayvanlarda
bağ doku gibidir.
· İnce
çeperli, büyük merkezi kofula sahip hücrelerden oluşur.
· Plastit
tşırlar. Lökoplastlar kökte nişasta, meyvede protein depolar.
· Bölünme
yetenekleri baskılanmıştır. Hormonların ve dış faktörlerin etkisi ile
bölünebilir, ek (adventif)
kök
ve gövdeleri oluşturabilir.
· Kofullarında
fazla miktarda öz su bulundurarak suyun öz basıncı ile bitkilerin dik durmasını
sağlar.
· Bazı
bitkilerde koful öz suyunda antoksiyanin
maddesi renk oluşumuna neden olur.
· Hücreleri
arasında boşluklar bulunur.
Bitkideki işlevine göre temel doku dörde
ayrılır:
Özümleme (asimilasyon) Parankiması
Havalandırma Parankiması
İletim Parankiması
Depo Parankiması
Özümleme Parankiması:
· Bitkinin
yaprak ve genç gövdelerinde bulunur.
· Hücrelerindeki
kloroplastlar ile fotosentez yaparak organik besin sentezler.
· Yaprakların
güneşi daha iyi gören üst yüzeyindeki hücreler, daha çok kloroplast taşır.
Palizat
parankiması:Sık yerleşmiş silindirik yapıdaki hücrelerin
arasında boşluk azdır.
Sünger
parankiması:Yaprağın alt yüzeyine bakan bölgesinde
kloroplast sayısı daha az, düzensiz şekilli hücreler, aralarında geniş
boşluklar bulunan hücrelerden oluşur.
Havalandırma Parankiması:
· Hücreleri
arasında geniş boşluklar bulundurur.
· Bitkinin
dış ortamla gaz alışverişine kolaylık sağlar.
· Sünger
parankiması bir havalandırma parankimasıdır.
· Karasal
bitkilerde hücreleri arası boşluklar daha az, su ve bataklık bitkilerinde daha
geniştir.
İletim Parankiması:
· Bitkinin iletim sisteminin çevresinde
bulunur.
· Çoğunluk kloroplast bulundurmayan ince
çeperli hücrelerden oluşur.
· Özümleme parankimasında sentezlenen
besinleri diğer dokulara iletir.
· Topraktan alınan su ve mineralleri fotosentetik
hücrelere iletir.
Depo Parankiması:
· Kök ,
gövde, meyve, tohum gibi organlarda bulunur.
· Çoğunluk kloroplast bulundurmayan ince
çeperli hücrelerden oluşur.
· Kofulları
büyük
· Lökoplast miktarı fazla
· Fotosentez
ürünlerini depolarlar.
Sukkulent bitkilerde (Kaktüs bitkisi
gibi (Etli gövde) ) depo parankiması hücreleri su depolar
2.Kollenkima (Pek Doku):
· Kolenkima
Colla: Zamk, Enchyma:Dökülmüş kelimelerinden köken almıştır.
· Bitkide
büyümekte olan gövde, yaprak sapı, çiçek sapı gibi kısımlarda bulunur.
· Büyümeye
engel olmadan organlara destek olur, esnemesini sağlar.
· Canlı
hücrelerden oluşur.
· Hücrelerin
çeperi pektin ve selüloz gibi
polisakkaritlerin birikmesiyle kalınlaşmıştır.
· Hücrelerinde
kloroplast olması parankima ile benzerliğini gösterir.
· Parankimadan
farkı eşit olmayan kalınlaşmış çepere sahip hücreleri olması.
· Kalınlaşmanın
olduğu yere göreikiye ayrılır.
Köşe Kollenkiması
Levha Kollenkiması
Köşe Kollenkiması:
· Hücre
çeperinin köşelerinde bulunur.
· Selüloz
ve pektinin oluşturduğu kalınlaşmalar.
Örnek:Kuzu
kulağının yaprak sapında
Levha Kollenkiması:
· Kalınlaşmalar
hücre çeperinin bir ya da iki yüzeyinde görülür.
Örnek:Bayır
turpunun yaprak sapı
2.Sklerenkima (Sert Doku):
· Skleros=
Sert, Encyma= Dökülmüş sözcüklerinden oluşur.
· Hücrelerin
sertliğini sağlar.
· Hücreleri
ilk oluştuğunda canlı, çeperlerinde lignin(odun özü) ve selüloz birikiminden
sonra
programlanmış
olarak ölürler.
· Ölü
olan hücreler tek tek demetler halinde ya da fındık kabuğunda olduğu gibi yoğun
halde
bulunurlar.
· Esneme, eğilme ve mekanik basınca karşı
dirençlidir.
· Büyümesini
tamamlamış olgun organlarda bulunur.
İki
çeşidi vardır.
Sklerenkima
lifleri (Uzamış hücrelerden oluşur)
Taş
hücreleri ( Kısa boylu, küt hücrelerden oluşur)
Sklerenkima Lifleri:
· İplik
şeklinde hücrelerden oluşmuştur.
· Çoğunluk
demetler halindedir.
· Bitkilerin
gövdelerinde, iletim doku hücrelerinin aralarında ve bazı meyvelerin kabuğunda
bulunur.
Keten
bitkisinin gövdesinde 20-40 mm uzunluğundaki sklerenkima liflerinden kumaş
yapılır.
Kendir
bitkisinden elde edilen 10 mm uzunluktaki lifler halat yapımında kullanılır.
Taş Hücreleri (Sklereitler):
· Hücreleri
çokgen ya da silindirik şekilli hücrelerdir.
Fındık
gibi bazı tohumların kabuğunda yoğun olarak paketlenmiş hücreler şeklinde bulunur.
Ayvada
bulunan taş hücreleri meyveye direnç sağlar.
3. İLETİM DOKU:
· Gelişmiş
bitkilerde kökten başlayıp gövde, dal, çiçek ve meyve gibi erişilmesi zor
bölgelere kadar su,
mineral
ve besiniletimini sağlayan bir sistem oluşturur.
İki tip iletim doku vardır.
Ksilem(Odun
Boruları)
Floem(Soymuk
Boruları)
Bilgi:Kara yosunu gibi tohumsuz olan bitkiler,
boyut olarak küçük ve metabolik ihtiyaçları sınırlıdır.Bu nedenle iletim demeti
bulundurmazlar.
Ksilem(Odun Boruları)
· Köklerle
alınan su ve mineralleri gövde, yaprak gibi tüm organlara taşır.
· Hücreleri
trakeler ve trakeitler
Su iletirler
ve destek sağlarlar.
Trakeler:
Emriyonik
dönemde üst üste dizili olan meristematik hücrelerin ara çeperleri erir,
Yan
çeperlerine lignin birikerek kalınlaşır,
Geniş
içi boş ölü borucuklardır.
Trakeitler:
Sivri
uçlu, çapları dar, boyları uzun kapalı tek hücrelerdir
Madde
iletimi geçitlerle sağlanır.
Temelde
su iletiminde görevlidir.
Destek
sistemine yardımcı olur.
Ölü
hücrelerden oluşur.
Açık
tohumlularda ve tohumsuz bitkilerde yalnız trakeitler bulunur.
· Ksilem
dokusunda trakeal hücrelerin dışında ksilem
parankiması ve ksilem sklerenkiması
hücreleri
bulunur.
Ksilem parankiması:
Nişasta,
yağ gibi besinleri depolar.
Kısa
mesafelerde madde iletimi sağlar.
Ksilem sklerenkiması:
Trakeitlere
benzer.
Bitkiye
destek sağlar.
Floem (Soymuk Boruları):
· Ksilem
ile birlikte bitkilerin iletim sistemini oluşturur.
· Organik
besinleri ve bazı iyonları taşır.
· Canlı,
ince çeperli hücrelerden meydana gelir.
· Temel
hücreleri
Kalburlu
borular
Arkadaş
hücreleri
Floem
parankiması
Floem
sklerenkiması
· Floem
hücrelerinin çeperleri ksilem gibi dayanıklı olmadığından fosil olarak
korunamaz çabuk
bozulur.
· Kalburlu
borular, enine çeperlerinde delikler bulunur
· .Üst
üste sıralanmaları ile oluşan uzun borular.
· Deliklerin
bulunduğu yüzeye kalburlu plak denir.
· Bu
bölgenin çeperleri incedir.
· Sakkaroz,
amino asit gibi çözünmüş maddeler hücre öz suyu ile birlikte hareket ederek bir
hücreden
diğerine
aktarılabilir.
· Kalburlu
boru hücreleri işlevsel olgunluğa erişirken çekirdek ve bazı organellerini
kaybeder.
· Kış
aylarında iletim durduğunda kallus
adı verilen bir madde kalburlu plaklar kapatılır.
· İlkbaharda
fotosentez başladığında kallus parçalanır ve iletim yeniden başlar.
· Floem
oluşurken meristematik hücreler boyuna bölündüğünde oluşan yeni hücrelerden bir
tanesi
kalburlu
boru hücresini diğeri arkadaş hücresini oluşturur.
· Arkadaş
hücreleri, kalburlu boruların yanında yer alır.
· Enleri
kalburlu borulardan daha dar, küçük kofullu, çekirdekli hücrelerden oluşur.
· Kalburlu
borularla arkadaş hücreleri arasında plazmodezma
adı verilen geçit bölgeleri bulunur.
· Bu
geçitlerden iki hücre arasında madde geçişi sağlanır.
· Arkadaş
hücreleri madde iletiminde doğrudan görev almaz. Kalburlu borular için yaşam desteği
sağlar.
· Floem
diğer hücresel yapıları
Floem parankiması;
nişasta, yağ ve tanen gibi maddeleri depolar.
Floem sklerenkiması;
bitkiye destek sağlayan ölü hücrelerden oluşur. Bu hücreler sekonder büyüme
gösteren bitkilerde kambiyumun korunmasını sağlar.
4. ÖRTÜ DOKU:
· Bitki
organlarını sarar,
· İç
kısımdaki dokuları su kaybından, fiziksel ve kimyasal etkilerden korur,
· Bitkinin
çevre ile arasındaki madde alışverişini sağlar.
· İki
tür örtü doku vardır
Epidermis
Peridermis
(Mantarlaşmış Koruyucu Doku)
Epidermis:
· Hücreler
arası boşluk yok.
· Otsu
bitkilerin tüm yüzeyi.
· Odunsu
çok yıllık bitkilerin yaprak, genç gövde ve genç kök örter.
· Genellikle
tek sıra hücrelerden oluşur.(Bazı kurak ortam bitkilerinde çift sıradır.)
· Kloroplast
yok.
· Hücrelerinin
kofulları küçük, sitoplazma miktarı az.
· Toprak
üzerinde kalan kısmını örten epidermis hücreleri kütin denilen mumsu bir
madde salgılar.
Bu
madde epidermisin dış yüzeye bakan çeperini kalınlaştırıp kütikula tabakasını oluşturur.
Saydam
yapıdaki kütikula su kaybını önler. Ayrıca bitkiye mekanik destek sağlayıp
mikroplardan
korur.
Kütikula
tabakası kurak bölge bitkilerinde kalın, nemli ortam bitkilerinde ise incedir.
· Bitkilerin
kök epidermisinde kütikula tabakası bulunmaz.
· Epidermis
hücreleri özelleşerek bazı yapılar oluşturur.
Tüy
Stoma
Hidatot
Emergens
(Diken)
Tüyler:
· Epidermis
kaynaklı tek yada çok hücreden oluşmuş, dışarıya doğru gelişen uzantılardır.
· Sürgün
sisteminde yer alan tüylerin yüzeyleri kütikula ile örtülüdür.
· Şekil
olarak farklılık gösterirler.
· Bazıları
canlılığını yitirebilir.
· Tüylerin
işlevleri;
Örtü
,salgı. savunma, tırmanma, emme
Emici Tüyler:
Kökte
su ve mineral alımını sağlar.
Böcek
yiyen bitkilerde sindirilmiş böceğin azotlu bileşiklerini emen tüyler.
Savunma Tüyleri:
Bitkilerin
hayvanlardan korunmasında etkilidir.(Isırgan otu)
Salgı Tüyleri:
Çeşitli
amaçlar için salgı üretir.
Su,
şekerli, kalkerli, tuzlu su, eterik (uçucu- kokulu) yağ, enzim ve benzeri salgı
maddelerini bitki dışına salan tüylerdir
Ilgın
bitkisinde tuz salgılar.
Nane
bitkisinde aromatik bazı yağları salgılar.
Örtü Tüyleri:
Yaprak
yüzeyinde bulunur. Aşırı su kaybına karşı bitkiyi korur.
Pamuk
ve Afrika menekşesinin yapraklarında.
Tırmanma Tüyleri:
Sarılıcı
bitkilerin bir desteğe tırmanmasını sağlar.
Sarmaşık
bitkilerinde bulunur.
Stoma(gözenek=kilit=bekçi)
· Epidermis
hücrelerinin özelleşmesiyle oluşur.
· Canlı
· Birbirine
dönük iki fasulyeye benzeyen bekçi (kilit) hücrelerinden oluşur.
· İçe
bakan çeperler kalın, dışa bakan çeperleri incedir.
· Açılıp
- kapanabilir.
· Gaz
alışverişi (O2 alır , CO2 verir.CO2 alır , O2
verir)
· Terleme
yapar.(Transpirasyon) suyu buhar olarak atmak.
(Bitkide
mineral ve su kaybı engellenmiş olur)
· Fotosentez
yapar, yapısında kloroplast var.
Kurak
ortam bitkilerinde yaprağın alt yüzeyinde çok sayıda,
Nemli
ortam bitkilerinde yaprağın üst kısmında çok bulunur.
Tamamen
su içinde bulunan bitkilerde bulunmaz.
Karasal
bitkilerin toprak altı organlarında bulunmaz
· Stomaların
açılır-kapanır özelliği gaz alışverişinde çok önemlidir.
· Stomalar
genelde gündüzleri açıktır ve fotosentez, terleme gibi yaşamsal işlevlerin
gerçekleşmesini
sağlar.
· Stomaların
açılıp-kapanmasında turgor basıncı (suyun hücre çeperine yaptığı basınç) etkilidir.
· Stomaların
açılması için su girişine, kapanması için de su çıkışına ihtiyacı vardır.
Stomanın Açılması
· Stomanın
açılması için hücre içine su alması gerekir.
· Bunun
içinde hücre yoğunluğunu arttıran aktivitelere başlar.
Stomaya
su girişini sağlayan bu aktiviteleri şöyle sıralayabiliriz:
Stoma hücresinin fotosentez yapması
(fotosentez sırasında potasyum ve glikoz derişimi artar),
Komşu epidermis hücrelerinden stomalara
potasyum (K+) geçmesi,
Yukarıda
saydığımız maddeler gerçekleştiği zaman stoma hücrelerinin yoğunluğu arttığı
için komşu hücrelerden stomalara su geçişi başlar.
Bunun
sonucunda ince olan dış çeper şişer ve sonuçta stoma açılmış olur.
Bu
açıklıktan gaz ve su buharı geçişi olur.
Bir başka açılma nedeni ise CO2
yoğunluğu ile alakalıdır.
CO2
asidik özellik gösterir.
Azalması
ile ph yükselir.
Bu
durum nişastayı glikoza çeviren enzimlerin aktif hale geçmesine neden olur.
Sonuçta
yukarıda anlattığımız durumlar tekrarlanır.
Stomanın Kapanması
· Karanlıkta
fotosentez gerçekleşmez. Solunum sonucu CO2 artışı (Asitlik) pH 4 e
düşer
· Glikozu
nişastaya dönüştüren enzim aktifleşir.
· Osmatik
basınç azalır.
· Stomanın
kapanması ise açılmasını sağlayan olayların tam tersidir.
· Stoma
yaptığı aktivitelerle hücre yoğunluğunu azaltır.
· Stomanın
yoğunluğu azalınca stoma komşu hücrelere su vermeye başlar.
· Bunun
sonucunda ince olan dış çeper iner ve sonuçta stoma kapanmış olur.
Hücrenin yoğunluğunu azaltan bu olayları
şöyle özetleyebiliriz:
Stoma
hücresi, hücre dışına potasyum pompalar.
Nişasta
sentezlenir.
Not: Bitkisel hormonlardan absisikasit (ABA)
kurak zamanlarda stomaların kapanmasını sağlar.
Çevresel
faktörlerde stomanın açılıp-kapanmasını etkileyebilir.
Topraktaki su miktarı,
Havanın rüzgarlı olması
Havadaki nem miktarı stomanın
açılıp-kapanmasında etkilidir.
Örneğin, belli bir seviyeye kadar
sıcaklık ve rüzgarın artışı stomanın açılmasına, terlemenin artmasına sebep
olur. Ancak; sıcaklık ve rüzgarın aşırı artışı stomanın kapanmasına neden olur.
Stomaların
açılıp- kapanma mekanizması:
Fotosentez:
CO2 + H2O
à Glikoz + O2
Glikoz
^à O.B ^à E.K ^à Komşu hücrelerden su alır. TB ^ =
Açık
Artarlar
Solunum:
Glikoz + O2 à
CO2 + H2O
Glikoz
Và O.B V à E.K V à su almaz , T.B V = Kapalı
Azalırlar
H+
^ . Asitlik ^ , pH V ve glikozun
nişastaya dönüşümünü yapan enzim çalışır = Kapalı
H+
V , Asitlik V , pH ^ ve nişastayı
glikoza dönüştüren enzim çalışır = Açık
K+
^ , O.B ^ , E.K ^ , komşu hücrelerden su
alır, T.B ^ = Açık
Hidatot (Su Savağı):
· Yaprak
uçlarında ve yaprak kenarlarında bulunan ksilem(odun) boruları ile bağlantılı
yapılar.
· Nemli
ortamda yaşayan bitkilerde bulunur.
· Sürekli
açıktır.
· Su
damlama (guttasyon) yoluyla sıvı olarak atılır.
· Damlama
sırasında bir miktar madensel tuz da atılır.
· Damlama
terlemenin yeterli olmadığı durumlarda gerçekleşir.
· Bitkiler
vücutlarındaki su dengesini korumuş olur.
Emergens (Diken)
· Yalnız
epidermal hücrelerinin değil, alt kısımda bulunan diğer hücrelerin de
farklılaşmasıyla oluşur.
· Emergensler
salgı, tutunma ve savunma gibi işlevler yapar.
· Bazı
meyvelerde bulunan çengel biçimindeki emergensler hayvanların tüylerine
takılarak tohumların
yayılmasını
sağlar.
· Böcekçil
bitkilerin bazılarında yapraklarında salgı yapan emergensler bulunur.
· Kaktüsteki
diken değildir, indirgenmiş yapraklardır.
Peridermis
(Mantarlaşmış Koruyucu Doku):
· Çok
yıllık bitkilerin kök ve gövde kısımları genç dönemde epidermis ile örtülüdür.
· Vasküler
kambiyumun bitkiyi enine büyütmesi ile birlikte epidermis parçalanır.
· Epidermis
yerini mantar kambiyumu tarafından
üretilen yeni bir koruyucu doku alır.
· Mantar
kambiyumun bölünmesi ile oluşan hücrelerin bir kısmı içe, bir kısmı dışa doğru
itilir.
· Dış
kısma itilen hücreler çeperlerinde biriken süberin
(mantar özü) nedeniyle içi hava dolu ölü
hücrelere
dönüşür.
· Süberin
mumsu yapıda su geçirmeyen özelliktedir.
· Oluşan
mantar hücreleri bitkiyi mekanik ve
mikrobik etkilerden korur, su kaybını engeller.
· Mantar
kambiyumun içeriye doğru oluşturduğu hücreler parankima hücrelerine dönüşür.
· Parankima
hücreleri mantar kambiyumu ve mantar hücreleri birlikte periderm (mantarlaşmış
koruyucu doku)
olarak adlandırılır.
· Periderm
dokusu kabuk kısmından ayırt edilmelidir. Kabuk vasküler kambiyum dışındaki tüm
dokuları
içerir.
· Epidermiste
bulunan stomalara karşılık matar tabakasında içteki canlı hücrelerin dış
ortamla
bağlantısını
sağlayan lentisel adı verilen
açıklıklar bulunur.
· Lentiseller
gövdenin dışında çıplak gözle görülebilen açıklıklar.
· Bu
açıklıklar gövdenin içlerine kadar uzanır.
· İç
kısımdaki hücrelerin gaz alışverişini sağlar. Bu sırada bir kısım su buharlaşır.
· Genellikle
gövde ve dallar gibi bitkinin toprak üstü organlarında bulunur.
· Bunların
dışında kökte ve bazı bitkilerin meyvelerinde
bulunabilirler.
STOMA VE LENTİSEL
KARŞILAŞTIRMASI
|
|
Stoma
|
Lentisel
|
· Hücreleri canlıdır.
· Epidermisten köken alır.
· Kloroplasta sahiptir – fotosentez yapar.
· Tüm kara bitkilerinde vardır.
· Bitkilerin yeşil kısımlarında bulunur
· Açılıp kapanabilir.
· Kara bitkilerinde genellikle yaprağın alt
epidermisinde sulak bölge bitkilerinde
yüzeyde bulunan yaprakların üst epidermisinde bulunur
|
· Hücreleri ölüdür.
· Peridermisten köken alır.
· Kloroplastları yoktur – fotosentez yapamazlar.
· Mevsimlere göre ya sürekli açıktır ya da sürekli
kapalı.
· Çok yıllık odunsu kara bitkilerinin gövdelerinde
bulunur.
|
VEJETATİF ORGANLAR
1.KÖK
· Topraktaki
inorganik tuzları ve suyu absorbe eder.
· Bitkiyi
toprağa bağlar.
· Besin
depolamak ve salgı yapmak gibi farklı görevleri de yapar.
· Tohumun
çimlenmesi sırasında ilk oluşan köke birincil kök (primer kök) denir.
· Bu
kök gelişip kalınlaşır ve yan kökler denilen ikincil kökleri meydana getirir.
· Ayrıca
bitkinin çeşitli organları üzerinde adventif
kök denilen ek köklerde bulunur.
· Ek
kökler gövde ve yaprak gibi organlardan çıkabilir.
· Tohumlu
bitkiler kazık kök ve saçak kök olmak üzere iki farklı kök
yapısı içerir.
· Açık
tohumlular ile kapalı tohumlu dikotil (çift çenekli) bitkilerde kazık kök
görülür. Bu tip köklerde
gelişmiş
oldukça kalın bir ana kök ve bu kökten çıkan çok sayıda dallanmış ince yapılı
yan kökler bulunur.
· Monokotil
(tek çenekli) bitkilerde ana kök gelişmez. Çok sayıda ince yapılı uzun kökler
bulunur. Bu
tip
köklere saçak kök denir.
Bilgi:
Su bitkileri karasal bitkilerde
kıyaslanamaz ölçüde körelmiş köklere sahiptir. Örnek; su mercimeği gibi su üstünde
serbest yüzen bitkiler bir toprağa tutunma ihtiyacı duymaz.
Kök Yapısı ve Büyümesi:
Kökün Birincil Büyümesi:
Kökün
ucunda bulunan apikal (uç) meristem kökün boyca uzamasını sağlar.
Meristemin
bölünmesi sonucu oluşan hücreler farklılaşır, bitkinin primer (birincil)
dokularını meydana getirir.
Bölünme
ve farklılaşmanın gerçekleştiği üç bölgeye ayırt edilir.
Bölünme
bölgesi
Uzama
bölgesi
Olgunlaşma
bölgesi
· Bölünme
bölgesi kökün en ucunda kaliptra (kök yüksüğü) tarafından korunur.
Kaliptra
müsilaj denilen kayganımsı madde üreten parankima hücrelerinden oluşur.
Müsilaj
kök ucunun yüzeyini kayganlaştırıp toprak içinde uzamasını kolaylaştırır.
Bölünür
Hücreler Bölgesi:
Kaliptranın
altında kalır
Uç
meristemin bölünmesiyle yukarıya doğru farklılaşan, meristematik özelliği
koruyan üç
tabaka oluşturur.
Bu
tabakalar daha sonra bitkinin dokularını oluşturacak ön hücre gruplarıdır.
Uzama Bölgesi:
Bölünür
bölgeden itilen küçük hücreler burada hacimlerini ve uzunluklarını arttırırlar.
Uzayan
bu bölge kökün aşağı doğru büyümesini sağlar.
Üst
taraftaki hücreler farklılaşmaya devam eder.
Olgunlaşma Bölgesi:
Embriyonik
özelliğini yitirip yapısal ve işlevsel olgunluğa ulaşan hücrelerin oluştuğu
bölgedir.
Farklılaşan
kök hücrelerinin epidermis, temel doku
ve iletim dokusuna dönüşmüş olan kısmıdır.
Bu
olaylarla kökün birincil büyümesi sağlanır.
Kök Kısımları:
Epidermis:
Genç
kökü en dıştan saran doku
Epidermis
hücrelerinden emici tüyler farklılaşır.
Korteks:
Merkesi
silindir ile epidermis arasını dolduran temel dokunun bulunduğu kısım.
Merkezi Silindir:
Korteks
ile merkezi silindiri ayıran endodermisin altında kalan kısım.
Bu
bölgede bitkinin iletim dokusu ve perisikl tabakası bulunur.
Perisikl, yan köklerin oluşumunu sağlayan
meristematik özellik gösteren hücrelerden oluşur.
Kökün İkincil Büyümesi:
· Çok
yıllık bitkilerde kökün ikincil büyümesini kambiyum sağlar.
· Bu
doku birincil büyümesinin tamamlanmış olan merkezi silindir içinde ksilem ile
floem arasında
oluşur.
· Gelişen
vasküler kambiyum bölünerek var olan floem ve ksilem yeni hücreler ekler.
· Dışa
doğru sekonder floem içe doğru sekonder ksilem oluşturur.
· Bu
şekilde enine büyüyen kökte epidermis tabakası ve korteks bölgesi yırtılır.
· Perisikl
tarafından oluşturulan mantar kambiyumu bölünerek ikincil koruyucu doku olan
peridermi
oluşturup
deforme olan bölgeyi kapatır.
· Yaşlanmış
olan kök bölgelerinde su ve mineral emilimi görülmez.
Bilgi:
Bazı bitkilerde kazık kök depo
organı(Havuç)
Bazı bitkilerde kök destek görevi
(Mısır)
Bazı bitkilerde diken şeklini alıp,
kemirgenlerden korur. (Palmiye)
Köklerin temel görevi bitkiyi toprağa
bağlayıp su ve mineral emilimini sağlamaktır. Kökün bunun dışında
farklılaşmasına kök metamorfozu
denir.
2.GÖVDE:
· Yaprak
ve üreme organlarını taşır.
· Toprak
üstünde yükselir.
· Yaprak
ve çiçek gibi kısımların oluşmasını sağlar.
· Kök
ile bu organlar arasında besin, su ve mineral taşır.
· Bitkinin
konumunu ve duruşunu ayarlar.
· Vejetatif
üreme, besin depolama ve su depolama gibi görevleri de vardır.
Gövdelerin Yapısı ve Büyümesi:
Gövdenin Birincil Büyümesi
· Gövde
ucunda büyümeyi sağlayan tepe tomurcuğu denilen uç meristem vardır.
· Hücreleri
bölünerek kökteki gibi farklılaşıp diğer dokuları oluşturur.
· Apikal
meristem bitkinin boyca uzamasını sağlar. Oluşturduğu nodyum(düğüm) denilen
bölgelerden
yaprak
çıkar.
· İki
nodyum arasında kalan kısımına internodyum(düğümler arası bölge)denir.
· Nodyumların
üzerinde meristematik özellikteki yanal tomurcuklar bulunur. Bu kısımdaki
hücrelerin
bölünmesi
ile dallar oluşur.
· Dal
üzerinde gelişen nodyumlardan yeni yapraklar gelişir.
· Bu
şekilde gövdenin primer büyümesi gerçekleşir.
· Primer
büyüme ile oluşan gövdeler, tek çenekli ve çift çenekli bitkilerde farklılık
gösterir.
Bilgi:
Otsu bitkilerde iletim dokuları demetler halindedir.
İletim demetleri arasında enine büyümeyi sağlayan vesküler kambiyum varsa bu
tür iletim demetleri büyümeye açıktır ve açık iletim
demetleri denir.
Floem ve ksilem arasında vasküler kambiyum bulunmayan
iletim demetlerine kapalı iletim demeti denir.
Gövdenin İkincil Büyümesi
· Açık
tohumlu bitkiler ile kapalı tohumlu çift çenekli bitkilerin büyük bir kısmı
odunsu gövdeye sahiptir.
· Odunlaşma
ilk yıldan itibaren vasküler kambiyum etkisi ile gerçekleşir.
· Genç
bitkinin gövdesinde düzenli olarak dizilmiş olan iletim demetlerinin ortasında vasküler
kambiyum
oluşur.
· Kambiyumun
içe bakan tarafında ksilem demetleri, dışa bakan tarafında floem demetleri
bulunur.
· Bu
dokular birincil büyümeyle oluştukları için primer floem ve primer
ksilem denir.
· Vasküler
kambiyum mitoz geçirdikçe bu dokulara sekonder floem ve sekonder ksilem
eklenir.
Eklemeler
kambiyumun bulunduğu her bölgede gerçekleştiği için sekoder floem ve sekonder
ksilem
bir
halka şeklinde gelişir.
İletim
demeti iletim halkası haline gelir.
Vasküler
kambiyumun bu faaliyeti ile bitki gövdesinin enine kalınlaşması sekonder büyüme olarak
adlandırılır.
Enine
kalınlaşma sonucu içten gelen baskı ile dıştaki epidermis dökülür.
Bu
dokunun yerine mantar kambiyumu tarafından oluşturulan periderm dokusu alır.
· Kışın
yaprağını döken bitkilerde büyüme ilk baharda başlar ve sonbaharda durur.
Bu
periyoda büyüme mevsimi denir.
Büyüme
mevsiminde yeni eklenen ksilemlerle birlikte, kambiyumun içinde kalan kısmına
odun denir. Kambiyum dışında kalan kısma kabuk denir.
Bu
bölge içten dışa doğru sekonder floem, primer floem, korteks ve peridermden oluşur.
· Büyüme mevsiminde ilkbahar ve sonbahar döneminde oluşan odun
boruları aynı görünüşte değildir.
İlkbaharda üretilen odun borularının
hücreleri büyük ve daha ince çeperlere sahiptir.
Bulunduğu tabaka daha açık renkli
halka oluşturur.
Sonbaharda oluşan odun boruları kalın
çeperli küçük hücreleden oluşur.
İlkbahar odununa göre daha yoğundur.
Koyu renkli bir halka meydana
getirir.
İlkbaharda oluşan açık halka ile
sonbaharda oluşan koyu halka ağacın bir yaşını gösterir.
3.YAPRAK:
· Gövdenin
yanal organlarındandır.
· Apikal
meristemden gelişen nodyumlardan oluşur.
· Gövde
ile beraber bitkinin sürgün sistemini meydana getirir.
· Kök ve
gövdeye göre ömrü kısadır.
· Görevleri;
Fotosentez,
terleme, gaz alışverişi, vejetatif üreme, böcek kapma gibi.
· Yaprağın
şekli ve yapısı türe özgüdür.
Her
bitki yaşadığı çevreye en iyi uyumu gösterecek şekilde ve dizilişte yaprak
yapısına sahiptir.
· Genel
olarak kısımları
Yaprak ayası, yaprak sapı, yaprak tabanı
Yaprak ayası:
Yassılaşmış
geniş ve ince kısmı
Fotosentez
ile terleme büyük oranda burada olur.
Aya
genişliği ve şekli türe göre değişir.
Yaprak sapı:
Yaprak
tabanı ile ayası arasında iletim sağlar.
Yaprak
ayasını fotosentez için uygun konumda tutar.
Tek
çeneklilerin çoğunda ve bazı çift çeneklilerde yaprak sapı bulunmaz.
Yaprak tabanı:
Yaprağı
gövdeye bağlar.
Çoğunluk
şişkin görünür.
Tek
çeneklilerde yaprak tabanı genişleyip yassılaşır gövdeye sarıp yaprak kını
oluşturur.
Bu
bitkilerde yaprak sapı görülmez, yaprak kınından doğrudan yaprak ayası çıkar.
Yaprak Tipleri:
· Bitkinin
sınıflandırmasında kullanılan özellikler:
Yaprak
ayasındaki parça sayısı
Yaprağın
gövde üzerindeki dizilişi
Yapraktaki
damarlanma biçimi ve kenarlarının özellikleri
Yaprak ayasındaki parça sayısı:
Yaprağı
oluşturan her bir parçaya yaprakçık denir.
Parçalara
ayrılmayıp tek bir yaprak ayasına sahipse basit yaprak
Birden
fazla yaprakçık oluşturuyorsa bileşik yaprak.
Yaprak
tabanının üzerindeki yanala tomurcuğa bakarak ayırt edilir.
Yapraktaki damarlanma yapısına göre:
Gövdeden
gelen iletim demetlerinin yaprak ayasına farklı şekillerde dağılması yapraktaki
ağsı,
çatalsı
parelel
damarlanma
biçimini ortaya çıkarır
Tek
çenekli bitkiler genellikle paralel damarlanma
Çift
çenekli bitkiler ağsı damarlanma
Ginko
biloba gibi bazı bitkilerde çatalsı damarlanma görülür.
Yaprak Kesiti:
Çift çenekli bir bitkide yaprak enine
kesiti üç kısıma ayırt edilir.
Epidermis,
Mezofil,
İletim sistemi
Epidermis:
· Yaprağın üst ve alt kısmını örter
· Koruyucu doku.
· Hücreler birbirine sıkışık.
· Hücrelerin arasında stoma
hücreleri bulunur.
Sulak bölge bitkilerinde stomalar üst
epidermiste yoğun ve epidermis tabakasının üzerinde.
Normal değerde su bulunan ortamlarda
stomalar alt ve üst epidermisle aynı seviyede.
Kurak bölge bitkilerinde alt
epidermiste ve epidermis tabakasının içine gömülüdür.
Mezofil
· Alt ve üst epidermis tabakası arasında bulunur.
· Palizat ve sünger parankiması hücrelerinden oluşur.
· Kloroplast taşırlar.
Palizat parankiması
Uzun silindirik hücrelerden oluşur
Üst epidermis altındadır.
Sünger parankiması
Düzensiz şekilli hücrelerden oluşur.
Hücreler arası boşluk bulunur.
Alt epidermisin üstünde yer alır.
Kloroplast sayısı palizat
parankimasına göre azdır.
İletim Sistemi
· Yaprak içindeki iletim buruları gövdenin iletim sistemi ile
ilişkilidir.
· Ksilem yaprağın üst yüzeyine bakan tarafında
Floem yaprağın alt epidermisine bakan
tarafta bulunur.
· Tek çenekli bitkilerin yaprakalrında paralel damarlanma
görülür.
Çift çeneklilerde ağsı damarlanma
Bilgi:
Bazı bitkilerde metabolik artıklar
kalsiyum okzalat kristalleri ya da kalsiyum karbonat tuzları haline getirilip
yaprak hücrelerinde depolanır. Yaprak döküldüğünde artık maddeler bitkiden
uzaklaştırılmış olur. Bitkide boşaltım yollarından biridir.
BİTKİLERDE BÜYÜME:
· Boyca
büyüme uç meristem tarafından sürekli gerçekleşir.
· Kök
ve gövde sürekli büyürken yaprak ve çiçek gibi organlar sınırlı büyür.
· Büyüme
miktarı ve hızı türlere göre farklılık gösterir.
· Büyümeyi
etkileyen faktörler:
Genetik
faktörlere,
Çevresel
faktörler(Işık,sıcaklık,nem ,yerçekimi ..)
Hormon
gibi iç faktörler
Hormonların Bitki Büyümesine
Etkisi:
· Hormon
Latince hormaein ‘‘ uyarmak’’ ‘‘harekete geçirmek’’ anlamındadır.
· Bitkilerde
çeşitli iç ve dış uyarıların etkisi ile belirli organlarda sentezlenirler.
· Sentezlendikleri
yerde veya başka bir hedef organa taşınarak orada bulunan özgül reseptörlere
bağlanıp
uygun tepkinin verilmesini sağlayan kimyasal maddelerdir.
· Çok
az miktarları bile güçlü etki gösterir.
· Bitki
gibi çok hücreli organizmaların farklı görevlerine özelleşmiş olan hücreleri
arasında iletişimi
sağlar.
· Birçok
doku eşgüdümlü hareket eder.
· Bitki
hormonlarının en önemli görevi büyümeyi sağlamaktır.
· Büyüme
dışında görevleri;
Meyve
olgunlaşması
Çiçek
açma
Farklılaşma
Yara
tamiri
Yaprak
dökümü
Bitkisel
Hormonlar;
1. Oksin
2. Giberellin
3. Sitokinin
4. Absisik
asit
5. Etilen
1.OKSİN:
· Büyümeden
sorumlu en önemli hormon.
· Bitkilerin
embriyolarında, sürgün uçlarında, genç yapraklarda, genç yapraklarda,
meyvelerde üretilir.
· Primer
meristemden oluşan hücrelerin çeperlerinde gevşemeyi sağlayıp hücrelerin
uzamasını neden
olur.
· Hormon
azlığında yapraklar dökülür.
· Fazla
salgılandığında büyüme durur.
· Oksin
konsantrasyonu belli miktarı aştığında etilen salgılayan hücreleri uyarır.
Etilen
gaz halindedir, hücreler arası boşlukta birikir.
Oksijen
alamayan hücrelerin metabolizmaları yavaşlar.
Oksinin Etkileri:
Mitoz
bölünmeyi hızlandırır.
Hücre
uzamasını sağlar.
Yaprak
ve meyve dökülmesini geciktirir.
Kambiyum
aktivitesini arttırıp ksilem ve floem farklılaşmasını sağlar.
Çekirdeksiz
meyve oluşumunu sağlar (Döllenmeden meyve oluşumu)
Boyuna
büyümeyi sağlar. Yanal tomurcukların büyümesini engeller.(Apikal dormansi)
Tarımda
bazı yabani otların gelişmesi sentetik oksinlerle engellenir.
Gövde
ucunda sentezlenen oksin aşağıya doğru tek yönlü taşınır.
Yer
çekimin etkisi yoktur.
Bitki
filizi ters çevrilse bile oksinin taşıma yönü değişmez.
2.GİBERELLİN:
· İlk
Japon bilim adamları Gibbrella fujikurai denilen küf mantarında bulmuşlar.
· Giberellinler
ve oksinler bir hormon grubunun genel adıdır.
· Eksikliğinde
bitkiler cüce kalır.
· Bonsai’de
(Japon bitki yetiştirme sanatı) özel yöntemlerle bitkilerden giberellin
uzaklaştırılır.
Bulunduğu yerler:
Bitki
embriyolarında
Tomurcuklarında
Genç
yapraklarında
Köklerde
Etkileri:
Tohum
Dormansisini (Tohumun uyku halinde olması) ortadan kaldırıp çimlenmeyi sağlar.
Hücre
çeperinin suya geçirgenliğini artırır. Bu durum çimlenmeyi hızlandırır.
Çiçeklenmeyi
teşvik eder.
Meyve
oluşumunu sağlar.
Meyve
iriliğinde oksinle birlikte etkilidir.
Çekirdeksiz
meyve (Partenokarpik meyve) oluşumunda giberellin etkisi daha fazladır.
3.SİTOKİNİN:
· En
iyi bilinen sitokinin hormonu kinetindir.
· En
fazla kök ucunda sentezlenir.
· Tohum,
meyve ve genç yapraklarda da üretilir.
· En
önemli görevi hücre bölünmesini hızlandırmak.
Etkileri:
Bitkinin
yanal tomurcuk büyümesini teşvik eder.
Yaprakalrın
yaşlanmasını önler.
Kloroplast
sentezini artırır.
Tomurcuk
oluşumunu artırır.
Oksinle
birlikte hücre farklılaşmasında etkilidir.
Mineral
besinlerin taşınmasını hızlandırır.
Doku
kültüründe yüksek oksin; sitokinin oranı kök oluşumu
Düşük
oksin; sitokinin oranı sürgün oluşumunu sağlar.
İki
hormonun dengede olduğu düzeylerde doku farklılaşması olmaksızın büyüme olur.
Çiçekçiler
sitokinin içeren çözeltilerle bitkinin yeşil ve genç görünmesini sağlar.
4.ETİLEN
· Gaz
halinde bir hormondur.
· 1910
yılında H.H.Causins kapalı bir odada bulunan portakallardan çıkan bir gazın
odadaki muzları
olgunlaştırdığını
söylemiştir.
· Tüm
bitki organları tarafından üretilir.
· Kuraklık,
yaralanma, enfeksiyon ve donma gibi stresler etilen salgısını arttırır.
Etkileri:
Meyvelerin
hücre çeperindeki selüloz ve pektin maddelerinin gevşemesine neden olur. Meyve
olgunlaşmasını sağlar.Meyve içindeki nişasta moleküllerinin yıkılıp sükroz gibi
suda iyi çözünen şekere dönüşmesi ile meyveler sulu ve tatlı bir hal alır.
Yaprak
dökülmesi (Yaprak absisyonu) sırasında oksin oranı azalır. Etilen oranı artar.
Bu durum yaprak tabanında bir absisyon tabakası oluşmasına neden olur.
(Absisyon
tabakası, yaprak sapının dibinde bulunan özel tabakaya denir. Bu
tabakayaprağın dökülmesine olanak verir. Absisyon bölgesi; Yaprak sapının
dibine yakın bir yerde bulunan ve absisyon tabakasını içeren bölge. Absisyon;
Canlı bir bitkinin yaprak, çiçek ve meyvelerinin dökülmesi.)
Etilen
hormonu miktarı bitki büyümesinde farklılıklar yaratarak mekanik engellerle
karşılaşan bitkinin farklı yöne ilerlemesini sağlar.
(Yeni
gelişen bitki fidesi önüne çıkan bir engele temas edince etilen salgılanır.
Mekanik strese verilen tepkidir. Gövdede etilen yoğunluğu uzamanın azalmasına
neden olur.
Normalde
boyca uzama gösteren gövde hücrelerinin enine çeperi gevşer ve bitki gövdesi
kalınlaşır. Eğrilen bitkinin hücreleri bitkinin enine uzamayı sürdürdükçe
büyüme yatay olarak devam eder. Fidenin uç bölgesi mekanik etkiden uzaklaşınca
etilen oranı azalıp büyüme normal düzenine geri döner. Bu olaya üçlü yanıt
denmesinin sebebi ; gövdede uzamanın durması, kalınlaşma ve yatay büyüme
şekilde gerçekleşmesindendir. Taşlar arasından sıkışmış bir tohumun
filizlenerek nasıl sıyrıldığını açıklar)
Bilgi:
Ag+ (Gümüş) iyonları ve
yüksek konsantrasyonda CO2 etilenin meyve olgunlaşması gibi birçok
etkisini engeller. Meyvelerin depolanması ve uzun süre saklanmasında CO2 ‘nin
bu etkisinden faydalanılmaktadır.
5.ABSİSİK ASİT(ABA):
· İletim
demeti görülen tüm bitkilerde bulunan hormondur.
· Plastit
içeren hücrelerde sentezlenir.
· Hedef
hücrelere ksilem ve floem ile taşınır.
Etkileri:
Büyümeyi
yavaşlatır.
Yaprakların
yaşlanmasına neden olur.
Tohumun
çimlenmesini engeller (Dormansi)
Bitkiyi
kuraklıktan korur.Su stresinde salgılanma miktarı elli kat artar stomaların
kapanmasını sağlar. Su kaybı engellenmiş olur.
BİTKİLERDE HAREKET
· Bitkisel
hareket büyümeyle ya da ani turgor değişimiyle sağlanır.
· Büyüme
ve hareket birlikte ele alınır.
· Hareketler
1.Tropizma(Yönelim)
2.Nasti (Irganım)
1.Tropizma (Yönelim) Hareketleri:
· Işık,
yer çekimi, sıcaklık gibi uyaranların etkisi ile bitkinin kök ve gövde gibi
organlarında asimetrik
büyüme
gerçekleşir.
· Organların
her noktası eşit büyümez. Büyümenin sınırlı olduğu tarafa yönelir.
· Uyaranın
geldiği yöne doğru büyüme olursa pozitif
tropizma.
Uyaranın
geldiği yönün tersine ise negatif
tropizma denir.
Tropizma
hareketlerinde organların asimetrik büyümesi hormonların eşit dağılmayışından
kaynaklanır.
Uyarıcı
olan ışık gibi dış faktörler oksin hormonu dağılımını değiştirir.
Tropizma
hareketleri uyaranın çeşidine göre isim alır.
Tropizma Çeşitleri:
Fototropizma
Geotropizma
Hidrotropizma
Kemotropizma
Haptotropizma
(Tigmotropizma)
Travmatropizma
Fototropizma:
Işık
etkisiyle olan yönelim hareketi.
Gövde
pozitif fototropizma gösterir.
Kökler
negatif fototropizma gösterir.
(Fototropizma
ilgili ilk deneyler Charles Darwin ve oğlu Francis Darwin tarafından çimen
koleoptiller ile yapılmış.)
Darwinlerin
deney sonuçları:
Koleoptillerin ışığa olan duyarlılığı
gövdeden değil bitkinin uç kısmından kaynaklanır.
Bitkide kıvrılma bitki ucundan belirli
bir uzaklıkta gerçekleşir.
Çimenlerin uç kısmından kıvrılmanın
olduğu bölgeye bazı sinyaller gitmektedir.
Peter
Boysen – Jensen deney sonuçları:
1913 de Darwinlerin ileri sürdüğü
koleoptillerin ucundan gönderilen sinyallerin alt kısımlarda kıvrılmaya neden
olduğu fikrini test etmişler. Bu sinyallerin bir kimyasal maddeden
kaynaklandığını göstermişler.
Uç tarafı kesmişler, iki kesik uç
arasına kimyasal geçişe izin veren jelatin blok koymuşlar.
Bitkinin ışığa yöneldiğini görmüşler.
Kesik uçlar arasına kimyasalları
geçirmeyen mika konulduğunda yönelim olmamış.
F.W
Wentin deney sonuçları:
Peter Boysen – Jensen’den sonra Went
koleoptilin ucundaki kimyasalın agar bloğu geçmesini sağlayıp, ucun işlevini
gerçekleştirebileceğini göstermiştir.
Went, agar bloğa geçen kimyasal maddeye
oksin ( auxein= artmak) adını vermiş.
Geotropizma (Gravitropizma)
· Saksı
bitkisi yatay olarak konumlandırılırsa gövde yukarı doğru, kök aşağıya doğru
kıvrılarak büyür.
· Yer
çekimine verilen bu tepkiye denir.
· Kök
genelde pozitif geotropizma
Gövde negatif geotropizma
· Etkin
rol alan kimyasak oksin hormonudur.
Hidrotropizma
· Topraktaki
su veya nem, kök için uyarıcı etki yapar.
· Kökün
suya doğru yönelmesine neden olur.
· Pozitif
hidrotropizma
Kemotropizma:
· Bitki
köklerinin kimyasal uyarılara gösterdiği yönelim hareketidir.
· Kökler
uygun mineralin bulunduğu toprak çözeltisine doğru pozitif kemotropizma
gösterir.
Zararlı içerik bulunan toprak ortamında ters
tarafa yönelim negatif kemotropizma yapar.
Haptotropizma
(Tigmotropizma)
· Yunanca
thigmao dokunma anlamıdadır.
· Sarılıcı
bitkiler değişime uğramış yaprakları ile herhangi bir desteğe sarılır. Pozitif
tigmotropizma.
· Desteğe
temasta bitkide oksin hormonunun homojen dağılımı bozulur.
· Temas
eden noktada büyüme hızı düşüktür.
· Asimetrik
büyüme sarılmayı sağlar.
Travmatropizma:
· Bitki
organlarında yara alınan bölgede travmatin
salgısı ile bu bölgedeki büyüme durur.
· Yaralanan
bölgenin tersine büyüme devam eder.
· Yara
tarafının tersine yönelmesi negatif travmatropizma denir.
· Daima
negatiftir.
· Yara
bölgesi bol suyla yıkanırsa yönelim engellenir.
2.Nasti (Irganım) Hareketleri:
· Bir uyarıcının
(ışık, sıcaklık,temas v.b) etkisi ile bitkilerde ani turgor basıncı değişimi
sonucu ortaya
çıkan
hareketler.
· Genellikle
büyümeyle ilgili değil.
· Tropizma
gibi kalıcı etkiler bırakmaz.
· Nasti
hareketi uyaranın yönüne bağlı değildir.
· Pozitif
ve negatif hareket tanımları bulunmaz.
· Oldukça
hızlı gerçekleşir.
· Uyaranın
çeşidine göre isimlendirilir.
Çeşitleri:
Fotonasti
Termonasti
Sismonasti (Tigmonasti)
Fotonasti
· Işık
etkisi ile gerçekleşen hareketler.
Örnek:
Akşam
sefası bitkisinde çiçekler aydınlık ortamda kapalı, karanlık ortamda açık.
Gündüz
akşam sefası çiçeğinde örtü yapraklarının dış kısmındaki hücrelerde turgor
basıncı artarken yaprağın iç kısmında bulunan hücrelerin turgor basıncı azılır.
Çiçek kapanır.
Akşamise
iç kısmın hücrelerinde turgor basıncı artar, basınç dengelenir. Çiçekler
açılır.
Termonasti:
· Sıcaklık
etkisi ile oluşur.
Örnek:
Lalelerin
çiçeklerindeki taç yapraklar ortam sıcaklığı 15-20 oC de açık 5-10 oC
de kapalıdır.
Sismonasti (Tigmonasti):
· Dokunma
ya da sarsıntıya bağlı gerçekleşen nasti hareketleridir.
Örnek:
Küstüm
otu bitkisinin yapraklarına dokunulduğunda sarsıntının etkisi ile yaprakların
taban kısımlarında asimetrik turgor değişimi olur. Yaprakçıklar birbirine doğru
kapanır. Etki devam etmezse yaprakçıklar eski haline döner.
Böcek
kapan bitkisinde kapan şeklindeki yaprakların böcekleri yakalaması.
FOTOPERİYODİZM:
· Ekvator
bölgesinde gece ve gündüz birbirine eşittir. Yıl boyunca değişmez.
· Ekvatordan
kutuplara gidildikçe belirginleşen mevsimsel geçişler başlar.
· Yaz
günlerinde ışık alma süresi artar. Kışın kısalır.
· Bitkilerin
bir günde ışık ve karanlığa maruz kaldığı süre fotoperiyotdenir.
· Çiçeklenme
gibi bazı fizyolojik olayların ortaya çıkmasına neden olur.
· Bir
bitkinin 24 saat içeren bir gün içerisinde ışık ve karanlıkta kalma sürelerinin
uzunluğuna göre vermiş olduğu fizyolojik tepki fotoperiyodizm olarak adlandırılır.
Bitkiler
fotoperiyodik tepkilerine göre üç şekilde sınıflandırılır.
1.Uzun
Gün Bitkileri
2.Kısa
Gün Bitkileri
3.Nötr
Gün Bitkileri
1.Uzun Gün Bitkileri
Çiçeklenebilmeleri
24 saatte bir belirli bir süreyi aştığında gerçekleşir.
Buna
kritik gün uzunluğu denir.
Kritik
gün uzunluğunun mutlak değeri bitki türleri arasında değişiklik gösterir.
Uzun
gün bitkilerinin çiçeklenebilmesi için 12 saatten daha fazla ışığa maruz
kalması gerekir.
Araştırmacılar
uzun gün bitkilerinin aslında kısa gece bitkileri olduğunu, çimlenmeyi
belirleyen ana etkenin karanlıkta kalma süresi olduğu sonucuna varmışlar.
Bahar
aylarında ve yaz aylarında çiçeklenir.
Arpa,
yulaf, buğday, yonca ve ıspanak gibi bitkiler uzun gün bitkileridir.
2.Kısa Gün Bitkileri
Gün uzunluğu yalnızca kritik bir
değerden daha kısa olduğunda çiçeklenen bitkilerdir.
Çiğdem, sütleğen, patates gibi
bitkiler.
Günlerin kısalıp, karanlık periyodun
arttığı sonbahar ve kış aylarında çiçeklenirler.
Kısa gün bitkileri aslında uzun gece
bitkileridir.
Çiçeklenebilecekleri uzun gece
periyodu ışık flaşı ile bir süreliğine bölünürse çiçeklenemezler.
Normalde çiçeklenmek için uygun olan
karanlık periyodun kesintiye uğraması nedeniyle çiçeklenemez.
Çimlenmek için karanlığın
sürekliliğine ihtiyaç duyarlar.
Gündüz periyodun kısa bir karanlıkla
kesintiye uğratılması çiçeklenmeyi etkilememekte.
3.Nötr Gün Bitkileri
Gün
uzunluğuna duyarsızlar.
Gün
uzunluğunun uzun yada kısa olmasının çimlenmeye etkisi yok.
Fasulye,
domates, pamuk ve ay çekirdeği
BİTKİLERDE MADDE TAŞINMASI
· Bitkiler
yaşayabilmek için havadan CO2, topraktan su ve mineral alır.
· CO2
gaz olduğu içine genellikle toprak üstü organlar tarafından alınır.
· Su
ve mineral kök emici tüyleri ile topraktan alınır.
· Toprağın
özellikleri; mineral değeri ve su tutma kapasitesi önemlidir.
· Kök
emici tüylerinin su ve mineralleri alabilmesi için her zaman topraktan daha
yüksek osmatik
basınca
sahip olmalı.
· Emci
tüyler toprak parçalarının aralarına uzanarak kökün yüzey alanını genişletir.
· Havadan ve topraktan alınan elementlerin
bazıları yaşam için mutlaka gereklidir. Bunlara elzem
element denir.
Makro
elementler : Bitkilerin
elzem elementlerden fazla miktarda ihtiyaç duyduklarına denir.
Karbon (C), oksijen (O), hidrojen (H),
azot (N), fosfor (P), kükürt (S), potasyum(K),magnezyum (Mg), kalsiyum (Ca),
silisyum (S)
Mikroro
element:
Mutlaka gerekli olmasına rağmen daha az miktarda ihtiyaç duyduklarına denir.
Klor (Cl), demir (Fe), bor(B), mangan
(Mn), sodyum (Na), çinko(Zn), bakır(Cu), nikel(N), molibden(Mo)
· Makro
elementlerde C,H,O,N,P,S organik moleküllerin ana bileşenidir ve yaşam
elementleri denir.
C,H,O
havadan ve sudan karşılanır. Diğerleri toprak çözeltisinde iyon olarak bulunur
ve emici tüylerle alınır.
Liebig
yasasına göre: Toprakta bu iyonların yeterli miktarda
olması gerekir. Gelişme için zorunlu olan elzem elementlerden her hangi birinin
yetersiz olması diğerleri ne kadar yeterli olursa olsun bitki büyümesini
sınırlar. Miktarı az olan büyümeyi belirler.Bu
kurala minimum kuralı denir.
· Toprak
çözeltisinde bulunan mineraller doğal ekosistemler içinde dengeli bir döngü
halindedir.
Tarım
arazisinde her hasat dönemi topraktan mineral kaybı olur. Bu minerallerin yeri
doldurulamazsa
tarım
sürdürülemez. Bunun için toprakta ihtiyaç duyulan kimyasal elementleri sağlamak
için toprağa gübre ilave edilir. Gübreler, sentetik veya canlı kalıntılarından
oluşabilir.
Doğal
koşullarda oluşan gübreler organik gübre.
Sentetik
gübredeki mineraller doğrudan bitki kökleriyle alınır.
Organik
gübreler mineraller organik bileşiklere bağlı olduğundan önce saprofitler
tarafından ayrıştırılması gerekir. Mineraller toprağa yavaş yavaş verilir.
Bitkilerin Madde Alımına
Yönelik Adaptasyonları:
Nodüller:
· Atmosferde
%78 oranında azot gazı bulunur fakat bitkiler doğrudan kullanamaz.
· Atmosferdeki
azotun, topraktaki azot bileşiklerinden olan amonyum (NH4+)
ya da nitrat (NO3-) a
dönüşmesi
gerekir.
· Bu
işlem karasal ekosistemde toprakta yaşayan bakteriler tarafından su
ekosisteminde ise
siyanobakteriler
tarafından gerçekleştirilir.
· Fasulye,
yonca gibi baklagiller azotu farklı yolla alır. Rhizobium bakterileri ile
simbiyotik yaşam
kurmuşlardır.
Bu bakteriler atmosferdeki azot gazını özel enzimleriyle bağlar, bitkinin
kullanacağı forma dönüştürür.
· Rhizobium
bakterileri baklagillerin köklerinde nodül
denilen yumrularda yaşar.
Mikorizalar:
· Birçok
bitki köklerinin kökleri özel bazı mantar türleri ile karşılıklı yarara dayanan
ilişki kurmuştur.
· Mantarların
hif denilen ince tüp şeklindeki hücreleri, bitki köklerini sararak kökün yüzey
alanını
genişletir.
Bitkinin daha fazla su ve minerallerden faydalanmasını sağlar. Bitki ise
heterotrof özellikteki mantara besin sağlar.
‘‘Miko’’
Yunancada mantar, ‘‘riza’’ kök
anlamına gelir. Karşılıklı yarar ilişkisine dayanan bu birlikteliğe mikoriza (mantar kökleri) denir.
· Çoğu
bitkide mikoriza mantarı bulunur.
Çift
çeneklilerin %83’ü, tek çeneklilerin %79’u, açık tohumluların tamamı bu tür
birlikler oluşturur.
Su
bitkilerinde mikoriza oluşumu gözlenmez.
Bitkilerde Su ve Minerallerin
Taşınması:
· İki
aşamada gerçekleşir.
· Birinci
aşama yanal taşıma.
· Yanal
taşımada toprak partikülleri arasında emici tüyler tarafından alınan su ve
mineraller odun
borularına
ulaştırılır.
· İkinci
aşamada odun borularına alınan su ve mineraller gövde ve yapraklara dikey
olarak taşınır.
1.Suyun Topraktan Emilimi:
· Su
ve mineraller emici tüylerle alınır.
Daha
sonra kökteki korteks tabakasından merkezi silindire ulaştırılır.
Merkezi
silindire sınırlayan endodermis hücrelerinden merkezi silindirdeki odun
borularına iletirler.
· Emici
tüylerle topraktan alınan su ve minerallerin bir kısmı hücre çeperi ve hücreler
arası alanlardan
geçerek
endodermise ulaşır. Bu yola apoplastik
yol denir.
· Su
ve minerallerin bir kısmı ise birbirine komşu hücrelerin plazmodezma denilen sitoplazma
bağlantılarından
geçerek taşınır.
Plazmodezmalar
su ve minerallerin dışında büyük moleküllerin de geçebileceği sitoplazmik
köprülerdir. Bu yola simplastik yol
denir.
· Emici
tüylerden endodermise kadar korteks bölgesini bu iki yolla geçen su ve
mineraller, endodermis
tabakasında
tek bir geçiş yoluyla merkezi silindire silindire girer. Endodermis hücreleri
süberinden yapılı bir şerit ile birbirlerine sıkıca bağlanmıştır. Bu şerit,
apoplastik yoldan geçişe izin vermediğinden su ve mineraller endodermis
hücrelerinde simplastik yola alınır. Daha sonra merkezi silindir içindeki odun
borularına iletirler.
Bilgi:
Emici
tüylerde su ozmozla alınırken mineraller genellikle aktif taşıma ile alınır.
2.Suyun Gövde ve Yapraklarda
Taşınması:
· Su
ve mineraller kökte merkezi silindir içine alındıktan sonra ksilem boruları ile
yukarı taşınır.
· Ksilem
(Odun) borularında suyun taşınması için iki seçenek vardır.
Su
kökten yapraklara doğru iletilir.
Ya
da yapraklardan çekilmelidir.
Taşıma
işinde iki yolda kullanılır.
· Taşıma
işi tek yönlü olarak gerçekleşir.
Kök
basıncı itici kuvvet.
Terleme
– çekim kuvveti yapraklardan uygulanan çekme kuvveti.
Odun
borularının kılcallığı bu iki kuvvetin etkisini kolaylaştırır.
Ayrıca
suyun kohezyon ve adhezyon özellikleri taşımaya yardımcıdır.
Kılcallık:
Farklı
iki molekülün birbirine uyguladığı çekim kuvvetine adhezyon denir.
Odun
borularının duvarları su molekillerine adhezyon kuvveti uygular.
Bu
şekilde su yerçekimine yenik düşmez.
Aynı
anda su molekülleri hidrojen bağları ile birbirini çeker.(Kohezyon kuvveti)
Bu
kuvvetlerle su molekülleri aralarında boşluk olmaksızın sütun olarak yukarı
taşınır.
Çapları
dar olan odun boruları suyun yükselmesini sağlar.
Bu
özelliğe kılcallık denir.
Suyun
yapraklara taşınabilmesi için kök basıncı ve terleme- çekim kuvveti denilen iki
ana kuvvete ihtiyaç duyar.
Kök Basıncı:
· Kökte
merkezi silindir içinde su potansiyeli düşüktür.
· Sebep
topraktan alına mineraller merkezi
silindir içinde toplanır.
· Merkezi
silindiri kuşatan endodermis hücreleri minerallerin korteks bölgesine sızmasını
engeller.
· Sonuçta
emici tüylerle alınan su korteks bölgesinden ozmatik değerin yüksek olduğu
merkezi
silindire
doğru akar.
Bu
sırada oluşan basınç etkisi ile ksilem öz suyu yukarıya doğru itilir.
Bu
itme kuvvetine kök basıncı denir.
Kök
basıncı çoğu bitkide suyun yapraklara taşınması içine yeterli değildir.
Kök
basıncı çimlerde, otsu çift çenekli bitkilerin çoğunda gutasyon olayına neden
olur.
(Geceleri
nem oranı fazla olduğu için terleme azalır. Kökten alınan su ve mineraller kök
basıncı ile hidatot denilen yapılardan damlama şeklinde dışarı atılır.)
Terleme – Çekim Kuvveti:
· Topraktan
alınan su bitkilerin yapraklarındaki stomalardan gün boyu gaz olarak dışarı
çıkar.
· Yapraklardan
su buharı çıkışına transpirasyon (terleme) denir.
· Bu
olay bitkide suyun taşınmasına neden olan çekici bir kuvvet oluşturur.
· Yaprağın
mezofil hücrelerinde fotosentez ve terlemeyle kaybedilen su ozmatik basınç
artışına neden
olur.
· Yaprak
hücrelerinin suyu olan isteği artar.
· Yaprakta çekme kuvveti oluşur.
· Çekme
kuvveti etkisiyle odun borularının içindeki su sütun halinde yukarıya
vakumlanır.
· Terleme
– çekim kuvveti suyu yukarı çıkaran en önemli kuvvettir.
· Suyun
adhezyon ve kohezyon özelliği de çıkışta etkilidir.
Bitkilerde Terlemenin Kontrolü:
· Stomalarla
sağlanır.
· Yapraklar
gün boyunca terleme sürecinde
ağırlıklarının iki katına yakın su kaybeder.
· Kaybedilen
su yerine koyulmazsa yapraklar solar.
· Yapraktaki
suyun büyük kısmı terleme ile kaybedilir bir kısmı fotosentezle ürün elde
etmede
kullanılır.
· Terleme
en çok stomalarda gerçekleşir.
· Stomalar
epidermisten farklılaşmış iki adet bekçi (kilit) hücrelerinden oluşur.
· Epdermisten
farklılaşmalarına rağmen farklı olarak kloroplast taşır.
· Yan
yana bulunan iki bekçi hücrenin birbirine dönük olan yüzeylerindeki çeperler
kalınlaşmıştır. Dış
çeperler
incedir.
· Stomalar
terlemenin dışında gündüzleri CO2’nin alınmasını, kloroplastta
oluşan O2 ‘nin dışarı
verilmesini
sağlar.
· Geceleri
O2 alıp, gece solunum sonucu oluşan CO2 dışarı verilir.
Stomaların Açılıp Kapanma Mekanizması
· Genellikle
gündüzleri açık geceleri kapalıdır.
· Stomalardaki
bekçi hücrelerdeki açılıp kapanma özelliği hücrelerin su alıp turgor basıncını
artırma,
su
kaybedip turgor basıncını azaltma prensibine dayanır.
· Bu
prensip için iki fikir vardır.
1.Fikir
Gündüzleri
fotosentez nedeniyle stomalarda CO2tüketilir.
CO2
azalınca ortam pH’si 7’ye çıkar.
Bu
durum bekçi hücrelerinde nişasta moleküllerini glikoza dönüştüren enzimi
aktifleştirir.
Glikoz
artışı ozmatik basıncı arttırır.
Bekçi
hücreleri komşu epidermis hücrelerinden su çeker.
Turgor
basıncı artar.
Stomalar
açılır.
Karanlıkta
fotosentez gerçekleşmediğinden solunuma bağlı olarak bekçi hücrelerinde CO2
konsantrasyonu artar.
pH
4’e düşer.
Bu
durumda glikozu nişastaya dönüştüren enzim aktifleşir.
Nişasta
suda çözünmez, bekçi hücrelerde ozmatik basınç azalır.
Bekçi
hücrelerden komşu epidermis hücrelerine su geçer.
Turgor
basıncı azalınca bekçi hücreler kapanır.
2.Fikir
Bekçi
hücreleri gündüz ışıktan aldıkları uyarı ile komşu hücrelerden K+
iyonu alır.
Aktif
taşıma ile bekçi hücrelerine pompalanan K+ ozmatik basıncı arttırır.
Bu
nedenle komşu hücrelerden bekçi hücrelerine su geçişi olur.
Bekçi
hücrelerinde turgor basıncı artar ve stomalar açılır.
Geceleri
tersi gerçekleşir.
K+
iyonları bekçi hücrelerinin dışına pompalanır.
Bekçi
hücrelerinde ozmatik basıncın azalmasına bağlı olarak su, komşu hücrelere
geçer.
Turgor
basıncı düşer.
Stomalar
kapanır.
Bitkilerde Fotosentez Ürünlerinin Taşınması:
· Damarlı
bitkilerde fotosentez sonucunda oluşan organik ürünler soymuk borularında
taşınır.
· Soymuk
borularında taşıma çift yönlüdür.
· Taşıma
hızı yavaş.
· Floem
öz suyunda glikoz sükroz gibi karbonhidratlar, mineraller, amino asitler ve
hormonlar taşınır.
· Taşınacak
olan organik maddelerin çıktığı hücrelere kaynak
hücre denir. Fotosentezin yapıldığı
yaprakalar.
· Taşınması
hedeflenen hücreler havuz hücre adı
verilir. Depo kökleri gibi organlar.
· Mevsim
değişikliği ya da başka koşullarda kaynak havuza, havuz kaynağa dönüşebilir.
· Bu
sırada her havuz kendine en yakın kaynaktan organik besin alır.
· Floemde
organik besinlerin taşınması basınç akış teorisi ile açıklanır.
Basınç- Akış Teorisi:
· Soymuk
borularında organik madde taşınmasında öncelikle kalburlu borulara yanal olarak
iletilmesi
gerekir.
· Bu
iletim floem parankiması ve arkadaş hücrelerinin yardımıyla gerçekleşir.
Kaynak
hücreden glikoz, sükroz gibi şekerler plazmodezmalar aracılığı ile arkadaş hücrelere iletilir.
Enerji
harcanarak kalburlu borulara şekerler yüklenir. Ozmatik basınç artar.
Floeme
komşu odun borularından su ozmozla kalburlu borulara geçer.
Kalburlu
borularda oluşan hidrostatik basınç ile floem öz suyunun kalburlu boruların bir
hücresinden diğer bir hücresine geçmesi sağlanır.
Havuz
hücrelere ulaştığında kalburlu borulardaki şeker pasif ve aktif yollarla havuz
hücrelere yanal olarak iletilir.
Kalburlu
borularda şeker derişimi azalır, ozmatik basınç düşer. Su kalburlu borulardan
yeniden odun borularına döner.
Havuz
hücrelerinde şekerler ya doğrudan kullanılır ya da suda çözünmeyen nişasta gibi
büyük moleküllere dönüşür.
Bu
nedenle havuz hücrelerinin şeker konsantrasyonu kalburlu borulara oranla
düşüktür.
BİTKİLERDE EŞEYLİ ÜREME:
· Çiçekli bitkilerde üreme organı çiçektir.
· Tozlaşma, döllenme, tohum
ve meyve oluşumu çiçeklerde gerçekleşir.
· Çiçek, tohum ve meyve generatif organlardır.
Çiçek yapısı:
· Dıştan içe doğru
Çanak yapraklar.
Taç yapraklar
Erkek organlar
Dişi organ
Bu kısımların tamamını
bulunduranlara tam çiçek
Dört
organdan bir ya da fazlasını bulundurmayan çiçeklere eksik çiçek denir.
Her
iki üreme organı da bulunanlar iki eşeyli çiçeklerdir.
Tek
bir eşey organı bulunduranlar eksik çiçeklidir. Dişi çiçek ve erkek çiçek
olarak adlandırılır.
Monoik
(Tek evcikli)
Mısır
gibi bitkiler tek birey üzerinde hem
erkek hem dişi çiçek taşır.
Dioik
(İki evcikli)
Hurma
gibi bitkilerde erkek ve dişi çiçek farklı bireyler üzerinde
Tam Çiçeğin Kısımları:
Çanak Yapraklar:
En
dışta bulunur.
Genellikle
yeşil renkli.
Taç Yapraklar
Tozlaşmaya
yardımcı
Çanak
yaprak içinde yer alır
Renkleri
ile böcekleri çeker
Erkek Organ (Stamen):
Başçık
(anter), sapçık (flament)olarak iki kısımdır.
Başçı
kısmında polen keseleri bulunur.(Polen üretimi)
Sapçık
başçığa madde taşıyan iletim demetlerinin bulunduğu ipliksi yapıdır.
Dişi Organ (Karpel):
Çiçeğin
ortasındadır.
Üç kısımdan oluşur.
Tepecik (stigma)
Dişicik borusu (stilus)
Yumurtalık (ovaryum)
Yumurtalığın
içinde bir ya da daha fazla tohum taslağı bulunur.
Dişicik
borusu yumurtalığın üzerinde polen içeriğinin tohum taslağına ulaşmasını
sağlar.
Tepecik,
dişicik organının en üst kısmındadır. Polenlerin tutunabileceği zemin
oluşturur.
Dişi
ve erkek organlar taç ve çanak yapraklar tarafından kuşatılarak koruma altına
alınır.
Üreme Hücrelerinin Oluşumu:
Hayvanlardaki
oogenez ve spermatogenezden farklıdır.
Hayvanlarda
doğrudan mayoz bölünme ile oluşur.
Bitkilerde
mayoz geçirmiş hücreler gamet olabilmek için ardışık olarak birkaç kez mitoz
bölünme geçirir. Bu periyot haploit gelişim evresidir.
Erkek Üreme Hücrelerinin Oluşumu:
Başçık
kısmı dört parçalı polen keselerini taşır.
Keselerin
içinde çok sayıda 2n kromozomlu polen
ana hücresi ( mikrospor ana hücresi) bulunur.
Hücrelerin
her biri mayoz bölünme geçirir.
Dört
tane haploit kromozomlu mikrospor
oluşturur.
Her
bir mikrospor bir mitoz geçirip bir vejetatif
(tüp hücresi) ve bir generatif
(doğurucu) hücrelerden oluşan polenler meydana gelir.
Polenlerin
dış yüzü bitki türüne göre farklı özellik gösteren çeperle kaplıdır.
Dişi Üreme Hücrelerinin Oluşumu:
Yumurtalığın
içinde bir ya da daha çok tohum taslağı bulunur.
Her
tohum taslağının içinde 2n (diploit) kromozomlu megaspor ana hücresi yer alır.
Bu
hücre mayoz bölünme ile dört tane haploit (n) kromozomlu megaspor hücreleri oluşur.
Megasporların
genellikle 3’ü eriyerek yok olur.
Kalan
bir tanesi büyümeye devam eder. Haploit olan çekirdek üç mitoz bölünme geçirir.
Üç
mitoz bölünme geçirerek sekiz çekirdekli embriyo
kesesini oluşturur.
Kesenin
bir kutbuna yerleşen 3 çekirdek antipot
çekirdekler denir.
Diğer
kutuptaki 3 çekirdekten ortadaki yumurta
hücresini oluşturur.
İki
yanında olanlar sinerjit çekirdekler
yer alır.
Kalan
iki çekirdek embriyo kesesinin ortasında yerleşir polar çekirdek adını alır.
Tozlaşma ve Döllenme:
Çiçekli
bitkilerin erkek organlarındaki polen keselerinin olgunlaşıp patlamasıyla
polenler açığa çıkar.
Polenlerin
su,rüzgar ya da böcekler gibi etkenlerle dişi organın tepeciğine taşınmasına
tozlaşma (polinasyon) denir.
Buğdaygiller
ve birçok ağaç rüzgarı kullanır.
Bu
bitkilerin polen tanelerinin sayısının çok olması ve polenlerin kuru olması
tozlaşmayı artırıcı adaptasyonlardır.
Bazı
bitkilerde tozlaştırıcı etken sudur. Su ile taşınan polenlerde hava boşlukları
bulunur.
Suyun
içinde tozlaşmayı kolaylaştırır.
Çoğu
çiçekli bitki arı, sinek güve gibi böcekler ya da kuş, yarasa gibi omurgalı
hayvanların yardımıyla tozlaşır.
Bu
bitkilerde taç yaprakları ve çiçekleri renklidir.
Ürettikleri
bal özü gibi maddelerle hayvanları kendilerine çekerler.
Tozlaşma iki şekilde gerçekleşir.
· Bitkinin
dişi organının tepeciğine kendi erkek organlarından gelen polenlerin
ulaşmasıyla
gerçekleşen
tozlaşma kendi kendine tozlaşmadır.
Genetik
çeşitlilik düşüktür. Kötü genlerin yeni nesillerde ortaya çıkma olasılığı
yüksektir.
Bu
nedenle birçok bitki kendi kendine
tozlaşmayı önleyen uyumlar geliştirmiştir.
· Bitkinin
dişi organının tepeciğine kendinden farklı bir bireyin erkek organından gelen
polenlerin
ulaşmasıyla
gerçekleşen tozlaşmaya çapraz tozlaşma denir. Genetik çeşitlilik artar.
Tozlaşma
sonrasında bitkinin tepeciğine ulaşan polen nemli ve yapışkan olan tepeciğin
üzerinde çimlenir.
Polen
içindeki tüp hücresi dişicik borusu içine doğru uzanarak polen tüpünü meydana getirir.
Tüpün
içine alınan generatif hücre ise tüp boyunca ilerlerken bir kez mitoz geçirerek
haploit kromozomlu iki spermoluşturur.
Polen
tüpünün ucu embriyo kesesine ulaşır. Buradaki mikropil açıklığına temas ettiğinde ucu açılarak spermleri embriyo
kesesine aktarır.
Embriyo
kesesinin içine alınan spermler burada çift döllenme gerçekleşir.
Çift
döllenmede spermlerden bir tanesi yumurta ile birleşir zigotu oluşturur.
Diğer
sperm iki polar çekirdekle birleşerek triploit
endosperm denilen besin dokusunun hücrelerini oluşturur.
Tohum Oluşumu:
· Çiçekli
bitkide embriyo kesesinde çift döllenme gerçekleştikten sonra oluşan embriyo ve
endosperm
(besin
doku) tohum kabuğu ile sarılır. Bu yapıya tohum denir.
Tohum
dıştan içe üç kısımdan oluşur.
Tohum Kabuğu (Testa)
Endosperm (Besin dokusu)
Embriyo
Tohum
Kabuğu (Testa):
Tohum
olgunlaşırken tohum taslağının dış çeperinde lignin ve süberin birikerek
sertleşir kabuğu oluşturur.
Embriyoyu
olumsuz koşullardan korur.
Endosperm
(Besin Dokusu):
3n
kromozomlu yapı embriyoyu sararak embriyonun uyku halinde ve çimlenme sırasında
ihtiyaç duyduğu besini karşılar.
Endospermdeki
besin embriyoda bulunan çenek yaprakları tarafından emilir.
Barbunya
ve fasulye gibi çift çeneklilerde endospermdeki besinin tamamı çeneklere
alındığından olgun tohumlarında endosperm görülmez.
Mısır
gibi tek çenekli olan birçok bitkide emilen besin miktarı azalır.
Bu
nedenle olgun mısır tohumunda endosperm belirgindir.
Embriyo:
Zigotun
mitoz bölünme geçirmesiyle embriyo oluşur.
Embriyonun
yanlarında tümsek şekline bir ya da iki tane çenek (tohum yaprağı) bulunur.
Çenekle,
tohum gelişmesi sırasında endospermdeki besinleri emer.
Çimlenme
sırasında bu besinler embriyoya verilir.
Embriyonun
yapısında ayrıca meristem özellikte embriyonik kök (radikula) ve embriyonik
gövde (plumula) bulunur.
Meyve Oluşumu:
Kapalı
tohumlu bitkilerde döllenme gerçekleştikten sonra çiçeğin yumurtalık kısmı
içinde oluşan
tohumlarla
birlikte meyveye dönüşür.
Meyveler
tohumları çevresel etkenlerden zarar görmesini ve mikrobiyal hastalıklardan
korur.
Tohumların
yayılmasını sağlar.
Meyvelerin
geliştiği çiçek kısımlarına göre sınıflandırılır.
Hakiki (Gerçek) Meyve:
Meyve
yalnızca çiçeğin yumurtalık kısmından gelişmiş.
Şeftali,
badem…v.b
Yalancı Meyve:
Yumurtalığın
dışında çiçek sapı, çanak yapraklar gibi başka kısımlarda meyve oluşumuna
katılırsa olur.
Elma,
çilek…v.b
Meyveler
kendilerini oluşturan yumurtalık sayısı ve köklerine göre de sınıflandırılabilir.
Basit Meyveler:
Tek
bir yumurtalıktan oluşur.
Elma
tek bir yumurtalıktan oluştuğundan basit, çiçek sapı da katıldığı için yalancı.
Küme (Agregat) Meyve:
Çiçeğin
içinde bulunan çok sayıda yumurtalık birleşerek meyveyi oluşturuyorsa küme
meyve denir.
Çilek
aynı çiçeğin içindeki çok sayıda yumurtalıktan geliştiği için küme meyvedir.
Çanak
yapraklarda meyve yapısına katıldığı için yalancı meyvedir.
Bileşik Meyve:
Çok
sayıda çiçeğin yumurtalıkları birleşerek meyveyi oluşturur.
Dut
ve ananas çok sayıda çiçeğin birleşmesiyle oluşur.
Tohum
Çimlenmesi:
· Döllenmeden
sonra meyveler aracılığı ile çevreye yayılan olgun tohumların içindeki su oranı
çok
düşüktür.
· Metabolizma
hızının düşük, büyüme ve gelişmenin olmadığı döneme dormansi (uyku) denir.
· Dormanside
tohumun çimlendirileceği bir ortam bulunabilmesi, ana bitkiden uzaklaşması için
gerekli
sürenin
verilmesi ve bu sırada endospermdeki besinin hızlı tüketilmesinin engellenmesi
gibi avantajları vardır.
· Uygun
koşullarda tohum su alıp şişerek tohum kabuğunu çatlatır.
· Dormansinin
kırıldığı embriyonun büyüyerek genç bitkiyi oluşturduğu sürece çimlenme denir.
Dormansinin
sona ermesi için gerekli koşullar bitki türleri arasında farklılıklar gösterir.
Tohumların
uyku dönemlerinde canlılıklarını koruyabilme süreleri de türlere göre değişir.
Bazı
bitkilerin tohumları ana bitkiden ayrıldıktan sonra birkaç gün içinde
çimlenmezse ölür.
Bazı
türlerin tohumları yıllarca dormanside kaldıkları halde canlı kalır.
· Tohumlar
dormansiyi kırıp çimlenebilmek için ihtiyaç duydukları;
Yeterli
oksijen
Uygun
sıcaklık
Su
Çimlenme
sırasında gerçekleşen olaylar:
· Tohum
su alıp şişer, tohum kabuğu çatlar.
· Embriyoda
giberellin hormonu üretilir.
· Absisik
asit hormonunun etkisi azalır.
· Giberellin
hormonu tohum kabuğunun iç tarafında yer alan hücrelerde amilaz enziminin
sentezini
uyarır.
· Bu
enzim besin dokularındaki nişastayı hidroliz ederek glikoza dönüştürür.
· Embriyonun
ihtiyacı olan enerji bu glikozlardan sağlanır.
Çimlenme
sırasında embriyonun büyüklüğü, metabolizma hızı, hacmi artar.
Besin
dokuları küçülür ve kuru ağırlığı azalır.
Kuru
ağırlıktaki azalma çimlenmenin bitişine kadar devam eder.
Fotosentez
başladığında çimlenme biter. Kuru ağırlık artışı başlar.
Çimlenme
sırasında ilk önce embriyonik kök toprak içine doğru uzar. Su ve mineral alınmasını sağlar.
Bitki
türlerinin çimlenmelerinde bazı farklılıklar vardır.
Fasulye
gibi bazı çift çeneklilerde çimlenme sırasında çenekler toprak üzerine
çıkarılır.
Mısır
gibi tek çeneklilerde çimlenme sırasında kök ve sürgünü çevreleyen koleoptil
aynı anda büyür. Çenek toprak altında kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder